Öte yandan, Prag'a ve orada yaşadığım ölümcül günlere sık sık dönerim. Kentime kavuştum. Yalnız, bazı bazı, ekşi bir hıyar ve sirke kokusu gelip kaygımı uyandırır. Vicenza'yı düşünmem gerekir o zaman. Ama ikisi de değerlidir benim için, ışık ve yaşam aşkımı o anlatmak istediğin umutsuz deneyime olan gizli bağlılımğından pek ayıramam. Anlamışsınızdır, ben seçmeye boyun eğmek istemiyorum. Cezayir kentinin dışında, kapıları kara demirden küçük bir mezarlık vardır. Sonuna kadar gidildi mi, vadi görünür, vadinin ardında da körfez. Denizle birlikte göğüs geçiren bu sunu karşısında uzun uzun düşlere dalınabilir. Ama insan geldiği yoldan geri dönerken, bakımsız bir mezarda, "Tükenmez üzüntüler" diye bir yazı bulur. Bereket versin, idealistler var da her şeyi yoluna koyuyorlar.