Karşımızda annemizin mutfağında yıllanmış güllü dallı bi’ tabak elimizde çilekten bi’ kalp tersine düzüne karar veremediğimiz, bi’ taraftan bakınca hiddetli diğer taraftan bakınca sinmiş bi’ kuş. Aklımızdan neler geçiyor da bu yazı çok parça pinçik biraz daha mı sadeleştirsen diyor halden anlayan arkadaşımız. Peki, tamam daha az konuşalım tabi ama güldü daldı bülbüldü derken ben toparlayamıyorum, toparlanamıyorum. Evet, şey ne demiştik ne sen bülbülsün ne de ben gül, var şimdi başka ellerde gül, bu hoşuna gitmişti değil mi? Klasik gül ile bülbül hikayesi değildir burada olan biten. Fark ettiyseniz biten dedim. Olmuş bitmiş kurcalamanın alemi yok. Şimdi çıkıp bu gördüğümüz gül değil demeyin ona bakarsanız kuş da bülbül değil. Neyse çok da uzatmayalım renklerimiz soldu, dallarımız kırıldı bu ah u zarı hala duymayan mı kaldı? Bizler bunu düşünürken mutluluk başka bahara kaldı.