Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Nizâmiyelerin en meşhuru olan Bağdat Nizâmiyesi'nde 6000 öğrenci öğrenim görmekteydi. Diğer nizâmiyelerde de bu kadar olmasa bile buna yakın sayıda öğrencinin ders gördüğü düşünülürse bu sayının kabarıklığı anlaşılır. Günün şartlarına göre bu sayı küçümsenemeyecek bir rakamdır ve fazla abartılı sayılmamalıdır.
Nizâmiye'de görev yapan meşhur müderrislerin ders halkalarına bakıldığında hayli kabarık sayıda öğrencinin bulunduğu görülür. Bunlardan biri olan Gazâli'nin ders halkasında 300'den fazla öğrenci bulunmaktaydı. Nîşâbur Nizâmiyesi'nin ünlü müderrisi İmâmü'l-Haremeyn el-Cüveynî 1085 tarihinde vefat ettiğinde talebeleri 400 civarında idi. Bu talebeler üzüntülerinden okka ve kalemlerini kırmışlar, Cüveyni'nin hutbe ve vaaz verdiği el-Menii Camii'nin minberini parçalamışlar, hocalarının arkasından günlerce göz yaşı dökmüşlerdi. Diğer bir ünlü müderris ve Bağdat Nizâmiyesi'nin hocası Ebû İshak eş-Şîrâzi'nin ders halkasının kalabalık olduğu da yetiştirdiği öğrencilerin çokluğundan belli olmaktadır. Zira 1082 tarihinde halifenin elçisi olarak Sultan Melikşah'a giderken uğradığı her beldede kadılık, müftülük ve hatiplik görevlerini yapan öğrencileriyle karşılaşmıştı.
Reklam
Sa'dî-i Şirâzî (v. 1294), (Bağdat)
Şiraz'da dünyaya gelmiş, Bağdat Nizâmiyesi'nde tahsilini tamamlayarak buraya muîd olmuştur. Müstansıriyye'de İbnü'l-Cevzi'nin derslerinde de hazır bulunmuş, Bağdat'ın Moğollar'ca işgaline şahit olmuştur.
Kemâleddin b. Yunus (v. 1251), (Bağdat)
Lakabı "Kemâleddin" dir. Musul'da doğdu. Bağdat'ta tahsilini yaptı, Seyyid es-Selâmisi'nin muîdi oldu. Musul'a dönerek kendi adıyla anılan Kemaliye Medresesi'nde ders verdi. Matematikte eşi benzeri yoktu. Hikmet, mantık, tabii ilimler, tıp, riyâziyyât hesap gibi ilimlerde söz sahibi biriydi. Fahreddin-i Râzi'nin (v. 1209) eserleri Musul'a geldiğinde, burada pek çok büyük âlim olmasına rağmen, Kemâleddin b. Yunus'tan başka bunların kullandığı terimleri anlayan çıkmamıştı.
Cüveyni'nin eserleri:
en-Nihâye: Fıkıh sahasında olup, Sübkî, "Onun gibi faydalı bir kitap daha yazılmadı" demektedir. Esere Mekke'de başlamış, Nîşâbur'da tamamlamıştır.
Biyografi yazarlarının ifade ettiğine göre, Cüveyni felsefeye de çalışmıştır. Kendi eserlerinde felsefi izler görülmüyorsa da talebesi olan Gazâli'yi felsefeye o yöneltmiştir.
Reklam
Bu sofracık, efendiler ki iltikaama muntazır Huzurunuzda titriyor bu milletin hayatıdır; Bu milletin ki mustarip, bu milletin ki muhtazır! Fakat sakın çekinmeyin, yiyin, yutun hapır hapır... Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin, Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin! Verir zavallı memleket, verir ne varsa, malını Vücudunu, hayatını, ümidini, hayalini Bütün ferağ-ı halini, olanca şevk-i balini. Hemen yutun düşünmeyin haramını, helalini.... Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin, Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin! Bu harmanın gelir sonu, kapıştırın giderayak! Yarın bakarsınız söner bugün çıtırdayan ocak! Bugünkü mideler kavi, bugünkü çorbalar sıcak, Atıştırın, tıkıştırın, kapış kapış, çanak çanak... Yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin, Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!
Sayfa 14 - Han-ı YağmaKitabı okuyor
Maaş değil, sadaka veriyorlar(!) Buna rağmen Erdoğan, 13. Çalışma Meclisi Programı'nda şöyle diyor: "Asgarî ücrette tarihî artışları işçi ile işveren arasında mutabakat sağlayarak gerçekleştirdik. 2024'te 17 bin 2 liraya yükselttik. 2023 ocak ayına göre yüzde yüz artış oldu." Baştan başa bir sömürü düzeni. İmkânlar dahilinde en iyisini yapıyorlar(!) diye düşünülse dahi, şu rezaletin yüzsüzce sanki çok iyi bir nokta gibi yansıtılması ahlâksızlıktan başka bir şey değil. #153038260
"Bilinmeyen" dedi Faxe'nin ormanda çınlayan yumuşak sesi, "önceden görülmeyen, kanıtlanmayan, hayat bunlar üzerine kuruludur. Cehalet düşüncenin temelidir. Kanıtsızlık eylemin temelidir. Tanrı'nın olmadığı kanıtlansaydı dinler olmazdı, ne Handdara, ne Yomeshta, ne de ocak-tanrıları, hiçbiri. Ama Tanrı'nın olduğu kanıtlansaydı da gene dinler olmazdı... Söylesenize, Genri, nedir bilinen? Kesin, tahmin edilen, kaçınılmaz olan sizin ve benim geleceğimize dair bildiğimiz tek kesin şey nedir?" "ikimizin de öleceğimiz." "Evet, işte, cevabı olan tek bir soru var, Genri ve o yanıtı da zaten biliyoruz. Hayatı mümkün kılan şey sürekli, dayanılmaz belirsizliktir, yani bir sonra ne olacağını bilememek."
Kaybedilmemesi gereken ne varsa beklediğimde kaybediyorum. Kimsenin görmediği kavgalarda yitiriyorum bana ait olanları.
Reklam
Seslenebilseydim, bir işitenim olurdu belki. Geri dönün derdim. Geri dönün çocuklar. Belki gelirlerdi. Gazze'den geride kalmış ne varsa böylesine içini çekmezdi. Yeniden hayat bulurdu her şey. Soğuk olmazdı böylesine. Üşümezdim bu kadar. Nefes alırdım. Başımı Kudüs'ün eşiğine koyardım. Koyardım çünkü orada bir yerde bekliyor kardeşlerim..
Yoklukların kenarında bir dünya öylece çoğaltıyor kendini.
İçim kanıyor. Cehennem mahşerinde kanat çırpıp dünya ışıklarına gözlerini kapatan çocukları arıyorum.
Bir göğe baksalardı her şey ne çabuk değişirdi Allah'ım.
Bilgili ve inançlı bir gençlik olmadan günümüz istilasını durdurmak mümkün değil. Genlerimizle dahi oynamaya çalışan bir zalimin karşısında en az onun kadar bilgili ve birlik içinde olmamız lâzım.
Sayfa 91 - Erol YararKitabı okuyor
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.