Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hatice Uğurlutepe

Hatice Uğurlutepe
@okudukca2022
instagram.com/okudukca2022 Ben bir kitap okudum kalem onu yazmadı Mürekkep eyleyeydim yetmeye yedi deniz/Yunus Emre
"Bu," dedi yanımdaki ağır başlı gözlemci, "bir kitap kurdu ölü düşünceleri kemirgen için doğmuş insanlardan biri. Görüyorsun ya giysileri kitapların tozuyla kaplı . Kafasının içinde düşüncelerin cağıldadığı bir kaynak yoktur bunun; bir kenara yığıp durduğu onca sey de şimdi yok olup gitti işte ;zavallı adam bundan sonra ne yapar, bilemiyorum. İçine su serperek bir şeyler söyleyemez misin? "Sevgili bayım, " dedim umutsuzluk içindeki kitap kurduna. "Doğa bir kitap dan daha iyi değil mi? İnsan yüreği herhangi bir felsefe dizgesinden daha derin değil mi? Yaşam,geçmişteki gözlemcilerin ondan bulduğunu sanıp özdeyişlere dökmeye çalıştığından çok daha yol gösterici bilgiyle dolu değil mi? Neşeniz hemen kaçı vermesin . Zaman'ın yüce kitabı hala açık duruyor onumuzde; onu doğru düzgün okumayı başarırsak, sonsuz doğruluğun yolunu açacaktır bize.
Sayfa 75 - Kırmızı KediKitabı okudu
Reklam
....küçükken annesinin kendisine anlattığı öyküyü oğluna aktarmaya girişti ; geçmiştekileri değil, gelecekte olacakları anlatan bir öykü ; buna karşın çok ama çok eski bir öykü , eskiden bu vadide oturan Kızıldereliler bunu atalarından dinlemişti; atalarının dediğine göre , onlara da bu öyküyü dağlarda ki dereler mırıldanmış, ağaç tepelerinde esen yeller fısıldamıştı. Öykünün özü şuydu, bir gün gelecek buralarda çağının en yüce en soylu kişisi olmaya yazgılı bir çocuk doğacaktı, bu çocuk büyüdüğünde yüzü tıpa tıp Büyük Taş Yüzde benzeyecekti.
Sayfa 28 - Kırmızı KediKitabı okudu
"......Siz dinleyin beni, çok geçmeden eski haline dönecek dünya"! Bu kısa sohbet kafamda dolanıp duran, uzadıkça uzayan düşüncelerime bir çeki düzen verdi, konunun açıklığa kavuşmasını sağladı. İnsanın nicedir süren yetkinlik arayışının onu yalnızca kötülüğün alayları ile yüz yüze bırakması, hemde bunu sorunun tam temelinde yatan bir yanlışlığın yıkıma uğradığının sanıldığı bir anda yapması ne kadar üzücüdür! Yürek,yürek_onun içinde ilk günahın yattığı küçücük ama sınır tanımaz bir köşecik vardi; dışımızdaki dünyanın suçları ve yanlışları bu ilk günahın birer yansımasıdır sadece. O en dipdeki köşeyi arındırılım, dışımızdaki dünyayı kuşatan ve kaçınılmaz gercegimiz halini almış görünen nice kötülük birer gölgeye,birer hayalete dönecek ve gözümüzün önünden silinip gidecek; ama akıldan daha derinlere inmez ve yanlış olanı sadece bu yetersiz ve zayıf yetiyle bulup düzeltmeye çalışırsak,tüm başardıklarımız ancak bir hayal olarak kalır ;hem de öyle bir hayal ki, o zaman aslına sadık olarak anlattığım bütün bu şeylerin, gerçek bir olar yani içine uzanan parmağı yakacak bir ateş mi, yoksa anlık bir ışıma, zihnimin kurduğu bir mesel mi olduğu hiç mi hiç önem taşımayacaktır.
Sayfa 82 - Kırmızı KediKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Kendinizi salmayın böyle, daha görecek güzel günleriniz var. Çünkü çok bilmişler bir şeyi atmayı unuttular ateşe ve ondan kurtulmadan, yaktıkları bu dev ateş hiç bir işe yaramaz, bütün dünyayı yakıp küle çevirseler bile!" "Neymiş ki o?" diye sordu son katil merakla. "Ne olacak insan yüreği tabii!"
"Korkunç bir şey bu" dedim, rengim uçmustu;çevredeki insanların benden aşağı kalır yanı yoktu. "Cesaretini yitirme sakın," dedi sık sık söyleşdiğim adam ve manzarayı serinkanlllilla izlemeyi sürdürdü,kendini gerçekten de sırf bir gözlemci diye görür gibiydi."Ne mutsuzluğa kapıl, ne de fazla sevin. Çünkü bu dev anestezi iyilik de, kötülük de bambaşka, öyle dünyanın bulmayı umduğu türden değil." "Nasıl olur canım!" diye bağırdım sözünü keserek. "Her şey yok olup gitmedi mi sanki? Şu ölümlü dünyada insana ya da Tanri'y özgü her şeyimizi yalayıp yatmadı mi, eritip tükenmedi mi bu ateş? Yanmaya gelir her şey atılmadı mi onun içine? Tatil sabah bir köz ve kül yığınından iyi ya da kötü ne olacak ki bize?" "Bir sey kalacagından kuşkun olmasın," dedi ağır başlı dostum. " Yarın sabah ya da ateş her ne vakit sonerse buraya gel bak; şeylerin ortasına atıldığını gördüğün şeyler içinde gerçekten değerli olan ne varsa kullerin arasında bulacaksın. Güven bana, yarının dünyası yeniden zenginleşecek bugünün dünyasının fırlatıp attığı altın ve elmaslarla.Bir doğruluk ne yok olup gider ne de çok altında kalır küllerin;bir yolunu bulup kendini gösterir.
Sayfa 79 - Kırmızı KediKitabı okudu
Reklam
Yüzünde fikir adamı oldugunu gösterecek bir gücün izleri yoktu;ama davranışlarından, belli bir toplumsal ayrıcalık taşıdığı düşüncesiyle doğduğuna inanan ve şu ana dek bu hiç sorgulamamış bir insanın sergileyecek türden alışkanlığa dönüşmüş,neredeyse doğal görünen bir gurur yansıyordu .
Sayfa 56 - Kırmızı KediKitabı okudu
Üniversitelerin çoğalması, kitap severlerin zevki, hümanist eleştirinin gereksinimleri, XV, yüzyılın ortalarında, kitap isteğini olabildiğince artırmıştı. Oysa el yazmaları, hammaddesi ve yazılmalarındaki ağırlık bakımından pek pahalıydı; gerçekten lüks bir nesneyi bu. Öğrenciler ise, onları , yaşam koşulları her yerde hayli duyduk olduğu için, pek saglayamıyorlardı. Zenginlerde, özellikle de tacirlerine, güzel el yazmaları elde etme,tıpkı bir mücevher gibi, bir değerli sofra takımı almak gibi, bir yatırım biçimiydi: Eşyanın dökümü yapıldığında , mobilya ve alacaklar gibi, onlarda sayılırdı.
Sayfa 600 - SayKitabı okudu
Bir Osmanlı Uygarlığı vardır şimdi : Bu uygarlık ,eski Selçuklu başkenti Konya'nın sahipleri Karamanogulları Beylğiinde, Kastamonu Beylğiinde ve Ak Koyunlularda açılıp gelişmiş olan değerleri tek bir potada eritmektedir. Bu uygarlıkta kültür , Arap ve İran geleneğine alabildiğince bağlı kalmaktadır ; çünkü ilahiyatçılar ve hukukçular, düşüncelerini Kur'an dilinde dile getirir ve mistikler, şairler ve her türden anlatıcılar , sık sık Farsça 'dan yaralanırken , Türk edebiyatı , özellikle çevirirlerle yetişmektedir. Bu edebiyat mistik ya da İran'ın, kimi zamanda Araplarının epik temaslarını geliştirir ve _yurttaşların çoğunun anlamaması bahasına_ Türkçe yazdıklarını Farsça düşünmeye kendini vermiş okumuşlar ulaşır . Aslında hala yolunu aramaktadır bu edebiyat.
Sayfa 571 - SayKitabı okudu
XV. yüzyılda , Türk geçmişi için tutkulu bir ilgi eklenir; daha önce yazılmış İran tarihinin cevirilerinden, Türkçede bir Osmanlı tarihinin kaleme alınmasından, son olarakda halk geleceklerinin ve Oğuzlar ilgili olup olanların uzun zamandan beri şakıdıkları eski efsanelerin yazıya dökülmesinin anlıyoruz bunu. Doğu'nun çeşitli hiristiyan ve müslüman ülkelerinin katkılarını bir araya getirip birleştiren gölge tiyatrosu da gelir Türkler arasında yerleşir ve bizi bugünde güldüren , o baştan aşağıya mizah dolu ünlü Karagöz tipini yaratır.
Sayfa 571 - SayKitabı okudu
Mevlana siirlerinde rint bir şair olarak,Seriat ölçülerini zaman zaman aşarsa da, temelde bir Şeriat adamı olarak kalmıştır Özellikle Mesnevi de, bir Kur'an yorumcusudur.Öyle denildiği gibi hoşgörüden yana değildir; tam tersine, felsefeyi yasaklar. Sonra din ve mezhep ayrımı yanında ırk ve ulus ayrımı da yapar. Türk'ü ve Hintli'yi kötüler. Onun "aşk" ve "insan sevgisi"nden bahsederken bunları göz önünde tutmalı. Toplumda en yukarıda gördüğü, şeyhler, ermişler, padişahlar, varlıklılardır; alt katta ise halk ve köylüler vardır ve kötüler onları. Bu yanlarıyla tipik bir egemen sınıf sanatçısıdır.
Sayfa 359 - SayKitabı okudu
Reklam
Şeyh Bedrettin(1357_1420) öğretisi,tasavvuf çerçevesi icinde, her bakımdan toplumcu bir nitelik taşır . Kendisi,toplumsal düşüncesini şöyle anlatmaktadır:"Tanrı dünyayı yarattı ve insanlara verdu. Böylece, dünyanın toprağı ve bu toprağın tüm ürünleri, insanların ortak malıdır . İnsanlar eşit olarak yaratılmışlardır. Birinin mal toplayıp ötekinin aç kalması, Tanrının amacına aykırıdır. Ben senin evinde kendi evim gibi oturabilmeliyim; sen benim eşyamı,kendi eşyanın gibi kullanabilmelisin. Çünkü bütün bunlar hepimiz içindir ve hepimizindir" Ancak, nikahlı kadınlar bu mal ortaklığının dışında tutuluyordu. O' na göre, düşünce ve vicdan özgürlüğü temeldir. Devlette de hükümet seçimle kurulmalıdır. Halk tam bir özgürlük içinde oyunu kullanabilmelidir. Kıyan ve zorba(zalim ve mutegalup) bir yönetimin buyruklarına uymamak gerekir. Saray, saltanat, yeniçeri, tekkeler, dervişler hep zorbalığın ürünüdür. Bu zorbalığa boyun eğmemelidir. Bedreddin'in toplumunda köleler de yoktu. Yunus ve o, Türk humanizmasının iki büyük sutunudur.
Sayfa 559 - SayKitabı okudu
Feodal Sınıflar O devrin insanları, baski güçlerinin karşısındaki durumuna göre, üç "zümre " ye ayrılırlar: Birinci zümreye, görevi Tanrının şanını yüceltmek için dua edenler giriyor; arkasından zayıfları savunmak ve tanrısal barışı sürdürmekle yükümlü savaşanlar geliyor; son olarak da bu iki zumreden oluşan egemen sınıfın altında köylüler var ce, tanrısal plana göre emekleriyle, duadan ve savaştan anlayanların geçimini sağlamakla yükümlüdürler.Bin yılı dolaylarında,toplum bilincine giren, her yanda, kitaplardan vaazlara varıncaya dek dile getirilen şema budur ve yüzyıllar boyunca Batı toplumunu temel çatısı olacaktır bu şema. ...... ........ Kilise adamlarının geçimini sağlayan üç şey vardır: İnananların verdikleri sadakalar; bölge papazlarının yararlandıkları ayinlerde ve mevsimlik olarak verilen sungular; ve özellikle dinsel kurumlara hayır için bağış olarak terk edilmiş topraklardan gelen gelirler.Sadakaların öte dünyayı kurtarıcı niteliğine inanç.
Sayfa 292 - SayKitabı okudu
"Ortaçağ" teriminden neyi anlamalı gerçekte? Ortaçağ tarihi, feodal rejimin, yani feodal sosyo-ekonomik oluşumun tarihidir aslında. Bu terim, vasallık ilişkileri üstüne kurulu siyasal, sosyal ve hukuksal örgütlenişi ve vasalların senyöre karşı yerine getirmekle yükümlü oldukları borçları belirtmek üzere bugün de kullanılır ve devletlerin parçalanıp dağılışı böyle anlatılmak istenir.
Sayfa 7 - SayKitabı okudu
"Hakiki kültür, kazanılan ve benimsenen bilgilerin zenginliğidir. Geçmiş davaların kültürlü bir şekilde idraki ve tevarüs edilmesidir. Karşılaşılan durumların doğru olarak anlaşılması için de, bunların makul ve tenkidi bir surette açıklanabilmesidir..."
Sayfa 346 - Remzi YayıneviKitabı okudu
Çünkü her toplum bir komplekstir. Eski zamanlardan gelen, halde kaynasan ve gelecegin tohumu, çekirdeği olan cesitli unsurları ve etkenleri aynı zamanda kendi yapısında yaşatır . Yani her toplumun yapısında,hem kendinden önceki nizamların kalıntıları , hem kendinden sonraki nizamların tohumları vardır . Hem devamlı olarak çarpışırlar. Eğer ihtilal,yahut ayaklanmalar,yeninin, gelecek nizamın tohumlarının yeşermesi, filizlenen şeklinde olursa, o ihtilal bir ileri harekettir. Yeni bir sosyal aşamadır. Çağın akışına uymustur. Eğer toplumun içinde kımıldayanlar, eski nizamın artıkları,döküntüleri ve tarihi ömrünü yaşamış ilkeler ve organlarda, o zaman bu ayaklanma veya ihtilal bir irtica olur.
Sayfa 315 - Remzi YayıneviKitabı okudu
792 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.