Böyle yürür mü sanıyorsun bu Beylik? Yürümez, işte böyle çöker gider. Çık da bu şehriyin içine, bir gör olanı biteni... Azıcık insanlık kalmış mı? Doğru, şehrin büyümüş, her bir evi bir saray olmuş, ama insanlığı kalmamış bu şehrin. İnsanı yozlaşmış gitmiş. Benden önce hiç kimse gelip de kocaman, dev gibi adamların bir deri bir kemik kalmış çocukları dövdüklerini, koca kalabalığın da bu hale bön bön baktıklarını söylemedi mi?
Hiç kimse söylemedi,dedi Hurşit Bey, biraz gülen, biraz ağlayan bir yüzle.
İşte ben söylüyorum. İşte burada, huzurunda söylüyorum. Koca adamların çocukları dövdüğü, ötekilerin de bön bön baktığı bir ülke çürüktür, ölmüştür.
Canım çok şey anlatmak istiyor
ama yorgunum.
Beynim yorgun, bedenim yorgun.
Bunca şeyi affeden kalbim bile
yorgun artık.
Heveslerim yorgun, iyimserlğim yorgun.
Konuşarak anlaşmaya olan inancım bile yorgun artık.
Çok yorgunum."
Sabahattin Ali
Tirana yakın olmak özgürlüğe uzak olmak, kula kulluğa dört elle sarılmaktır. Tiranın aptallaştırdıkları sadece emirlerine itaatle yetinmez, tiranın arzularını da tahmin edip onu tatmin etmeye gönüllüdürler.
Hangi fikir, farklı kanaatleri tek kalıba dökmek için şiddet ve baskıya başvurursa, o andan itibaren artık bir ideal değil, vahşettir. Başkalarına zorbalıkla dayatıldığında, en saf inançlar dahi akla karşı işlenmiş bir günaha dönüşür.”
Zwaig, Vicdan Zorbalığa Karşı, 18
Ne zaman bir gemi görsem limanda
Alıp başımı seninle gitmek isterim.
Umurumda değil bu oyunlar, bu düzenler
Anlasana; seni arıyor ellerim.
Ümit Yaşar Oğuzcan