Tanrının durumu ise farklıdır. Ne kadar uğraşırsa uğraşsın o insanların gözlerine görünemez, bu onun buna muktedir olmamasından dolayı değildir, o her şeye kadirdir; sadece kendi yarattığı varsayılan insanların karşısına nasıl bir yüz ifadesiyle çıkacağını bilemez...
Sevgi, sevilen insanın fiziksel varlığının çok çok ötesine geçer. Sevgi, en derin anlamını kişinin tinsel varlığında, iç benliğinde bulur. Sevilen kişinin gerçekte orada olup olmaması, yaşayıp yaşamaması bir anlamda önemli olmaktan çıkıyor.
O anda, ne kadar dehşet verici olursa olsun, hiçbir rüyanın bizi çevreleyen ve kendisini sarsmam durumunda adamın uyanacağı kampın gerçeklerinden daha kötü olmadığının yoğun bir şekilde bilincine vardım.
Elektrik yüklü dikenli tel çitine dokunmak. Bu kararı vermek benim için çok zor olmamıştı. İntihar etmenin pek bir anlamı yoktu, çünkü nesnel bir açıdan hesaplandığı ve olasılıkların tamamı dikkate alındığı zaman, ortalama kamp sakini için yaşam beklentisi son derece cılızdı.
Şöyle veya böyle bütün eşyalanmızı vermek zorunda kalmayacak mıydık? Ve neden, nispeten daha nazik olan şu insan saati almasın ki? Belki bir gün karşılığında bir iyilikte bulunurdu
Hayır, hayır, Sophie, hayır, sonsuz saygı beslediğin bu Tanrı ya kendisini hor görmemiz için yaratılmıştır, ya da arzuları senin düşün düğün gibi değildir en azından. . .O'nu daha iyi tanı, Sophie, onu daha iyi tanı, bizleri kötülük yapmamızın zorunlu olduğu bir duruma soktuğu ve bunu gerçekleştirmemize olanak sağladığı an kötülüğün de iyilik gibi yasalarına hizmet ettiğine, birinde olduğu gibi öbüründe de onun kazançlı çıktığına inandır kendini. Tanrı hepimizi eşit olarak yaratmıştır, bu eşitliği yeniden sağlamak isteyen onu bozandan daha suçlu değildir, her ikisi de içtepilerine göre davranıyor, ikisi de içtepilerini izlemek, gözlerini kapayıp neşelenmek zorundadır.