Bilinmeyen bir kadının mektubu... Nasıl bir bilinmeyen? Bu kadın adeta içimizden! Varlığından haberdar olmadığınız bir komşu, yolda selamlaştığınız herhangi biri, okuldan veya işten, tam anlamıyla hayatın içinden biri! Zweig, genel olarak kelimelerin üstüne hiç yük bindirmiyor ve gayet soğukkanlı bir yalınlılıkla, okuyuca vermek istediği mesajı direkt olarak iletiyor. Bu huyunu çok seviyorum. Aramıza zorunlu olmadıkça kelime duvarları örmüyor ve ben verilmek istenen mesajı da, hissiyatı da rahat bir biçimde algılıyabiliyorum.
Zweig, eserde 'sevgi'den bol bol kesitler sunuyor ve birini sevmenin bütün inceliklerini anlatıyor. Tabii, biraz çıldırmış vaziyette... Ben, bu kısımlardan birçok ders çıkardım. Zweig, özellikle doğumhane kısmında, sevgi ve çılgınlık arasındaki çizgiyi aşındırmayı kendine görev edinmiş vaziyette. Yaşananları, karakterin azğından, öyle sade ve çarpıcı bir dille anlatıyor ki, bu eserde, farkında olmadan hem karakteri hem de kendinizi yargılayacaksınız.