Orhan Görkem

Orhan Görkem
@orhangrkm
Kurye
Lise
Kocaeli
Ankara
20 okur puanı
Kasım 2023 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Sevgiye sahip olabileceği umudunu taşıyan insan ona sahip olduğunu sandığı anda bosluğa düger ve sahip olabileceği yeni şeyler arar.
Reklam
Dünyada iki tür insan vardır yaşayanlar ve yaşayanları seyredip eleştirenler. Seyretmek ölümü, katılmak ise yaşamı simgeler!
"Üstelik, üzüntüye gömülmüş olma yenilgiye katlanmayı da kolaylaştırır."

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Böylesine yaşanan kaygının korku duygusuyla ortak bazı yönleri vardir.Her iki duygu da yaklaşmakta olan bir tehlikeye karşı geliştirilmiş duygusal tepkilerdir. Her iki duyguya da bazı bedensel belirtiler eşlik edebilir.Ancak iki duygu arasında çok önemli bir fark vardır. Korku, herkes tarafından tehlikeli olarak kabul edilen bir duruma karşı yaşandığı halde, kaygı kişinin kendisinin ürettiği bir duygudur ve bu duyguya neden olarak gösterilen durum çoğu insana saçma görünür.
Bir insanın kendisinde var olan düşmanca eğilimleri başkalarına mal etmesi biçiminde yaşanan bu duyguya alınganlık denir.
Reklam
“Küçüğe acıyıp acımadığımı sordun, değil mi? Cevabım, artık acımıyorum, olacak. Çünkü bu zor gelse de, cezalandırıldığı andan itibaren içi rahatlamıştır. Asıl dün mutsuzdu, zavallı atı kırıp ocağa attıktan sonra evdeki herkes onu ararken, her an, her dakika bulunacağı korkusuyla yaşıyordu. Korku cezadan çok daha beterdir, çünkü ceza bellidir, ağır da olsa, hafif de, hiçbir zaman belirsizliğin dehşeti kadar, o sonsuz gerilimin ürkünçlüğü kadar kötü değildir. Kızımız da cezası kesinleşir kesinleşmez hafifledi. Ağlaması seni şaşırtmamalı, bu sadece bir boşalmaydı, önceden baskı altında içinde duruyordu.İçte tutulan gözyaşları akıtılanlardan daha acıtıcıdır."
Yanılmıyorsam, bütün sorgu hakimlerince uyulan bir hukuk kaidesi,bir hukuk usulü olduğundan herhalde haberiniz vardır? Bu usule göre, sorgu hâkimleri, ilkin, söyle pek dolambaç yollardan, saçma birtakım lâflarla yahut ciddî olmakla beraber, asil dava ile hiç ilgisi olmayan sözlerle içe başlarlar. Maksatları, tabir caizse, sanığı cesaretlendirmek yahut, daha doğrusu dikkatini dağıtmak, kuşkusunu uyutmak,sonra da birdenbire, hiç beklenmedik bir zamanda, en tehlikeli, en korkunç bir suali bir tokmak gibi tam tepesine indirmektir.Böyle değil mi? Yanılmıyorsam bu, sizin meslekte âdeta bir din taassubu ile uyulan bir usuldür.
Bir aslanı gün boyu takip etseydiniz ve aslanın yasamak için verdiği mücadeleye tanık olsaydınız, günün sonunda bu aslanın bir ceylan yakalayıp yemesi sizi mutlu ederdi. Ayni hikayeyi ceylanı takip ederek başladıysanız ve ceylanın yasamak için verdiği mücadeleye tanık olsaydınız, günün sonunda bu ceylanın bir aslan tarafından yenmesi sizde bir öfke uyandırırdı. Yani başlangıç noktasını farklı seçersen aynı olay kişide iki farklı yargı oluşturabilir. Bu yüzden kişinin içindeki adalet duygusu, hangi hikayeyi ne kadar süreyle takip ettiğine bağlıdır.
BELLEĞiMDEKiLERiN BÍR TOPLAMI MIYIM? Beynimiz ve vücudumuz yasamimiz boyunca öylesine degisir ki, bu degisimi algilamak bir saatin akrebindeki hareketi algilamak kadar zordur. Kirmizi kan hücreleriniz her dört ayda bir tümüyle yenileriyle yer degistirirken, deri hücreleriniz de birkaç haftada bir yenilenir. Yaklasik yedi yil içinde, vücudunuzdaki her bir atomun yerini baska atomlar almis olur.Fiziksel açidan siz, aslinda sürekli olarak yeni bir siz'e dönüsürsünüz. Neyse ki, bütün bu farkli versiyonlarinizi birbirine baglayan sabit bir olgu var gibidir: bellek. Sizi siz yapan bu bag; kimliginizin merkezine oturmus.bütünlük ve süreklilige sahip bir benlik duygusunu saglayan bu kaynak pekâlâ bellek olabilir. Ancak bu noktada bir sorunla karsi karsiya olabiliriz: Bu süreklilik duygusu sakin bir yanilsama olmasin? Farz edin ki bir parkin içine yürüyor ve burada yasaminizin farkli asamalarindaki siz'lerle; alti yasinizdaki, onlu yaglarinizdaki, yirmili yaslarinizdaki, ellilerinin ortalarindaki, yetmislerinin baslarindaki ve bulundugunuz son yaslardaki kendinizle karsilasiyorsunuz. Böyle bir senaryoda, hep birlikte oturup yasaminizla ilgili ayni hikâyeleri paylasabilir, kimliklerinizi bir arada tutan o tek iplik parçasini görünür kilabilirsiniz.
Birleştirici etkenlerin en kolay bulunanı ve en genel geçer olanı nefrettir. Nefret, bir insanı kendi benliğinden koparır, ona geleceğini unutturur, onu kıskançlıklardan ve bencillikten kurtarır. Kendine benzeyenlerle kaynaşarak tek bir ateşli kitle haline dönüşmek için yanıp tutuşan, anonim bir parçacığa dönüştürür. İnsan, genellikle bir şeyi sevdiğinde kendine müttefikler aramaz; hatta tam aksine kendine özgü kalmasını ister. Fakat bir şeyden nefret ettiğinde kendine hemen müttefikler arar.
Reklam
Şimdi acının ne olduğunu gerçekten biliyordum. Ayağını bir cam parçasıyla kesmek ve eczanede dikiş attırmak değildi bu. Acı, insanın birlikte ölmesi gereken şeydi. Kollarda, başta en ufak güç bırakmayan, yastıkta kafayı bir yandan öbür yana çevirme cesaretini bile yok eden şeydi.