Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Hiç evlenmemiş ve çocuğu olmayan Franz Kafka, Berlin'de bir parkta yürürken, çok sevdiği oyuncak bebeğini kaybettiği için ağlayan küçük bir kız çocuğuyla tanışır. Kafka, çocukla birlikte bebeği uzun süre arar ve başarısız olur. Ertesi gün onunla, bebeğini aramak için yeniden buluşmak istediğini söyler. Fakat yine bebeği bulamazlar. Kafka, kıza bebek tarafından yazılmış bir mektup verir. Mektupta "Lütfen ağlama, dünyayı görmek için bir geziye çıktım. Sana maceralarım hakkında yazacağım", diyordu. Böylece, Kafka'nın yaşamının sonuna kadar devam edecek bir hikâye başlar. Kafka, küçük kızla her buluşmasında bebeğin maceralarının yazılmış olduğu mektupları okur ve akabinde çocuğun çok mutlu olduğunu görür. Kafka, Berlin'e dönmeden önce oyuncak dükkanına uğrar ve bir tane bebek satın alır. Daha sonra kız çocuğu ile buluşmaya gider. Bebeği çocuğa uzatır. "Ama hiç bebeğime benzemiyor," der kız. Kafka, bebeğin yazdığı bir başka mektubu çocuğa verir: Mektupta “Seyahatlerim beni değiştirdi." yazmaktadır. Küçük kız yeni bebeği kucaklar ve onunla mutlu bir şekilde evine gider. Bir yıl sonra Kafka ölür. Yıllar sonra, bir yetişkin olan kız, bebeğin içinde bir mektup bulur. Mektupta şöyle yazmaktadır: "Sevdiğin her şey muhtemelen kaybolacak, ama sonunda sevgi başka bir şekilde geri dönecek." İmza Franz Kafka.
TÜM ÇOCUKLARIIIIIII !!!!!!!!!!!!
Ben bir öğretmenim ve alanım 0-6 yaş. Ben bu çocuklar oyuncak için ağladığında bile içim gidiyor, endişeleniyorum, üzülüyorum. Ama bazı insanlar nasıl olur da o masum bakışlara bu kirli zihniyetleriyle ile yaklaşır, kirli ellerini onlara değdirir. Onlar daha çocuk nasıl gözlerle bakıyorsunuz masum çocuklara ki onların nasıl olaylar yaşamasını sağlıyorsunuz. Bıktım artık kanımın son damlasına kadar bu tür insanlardan bıktım. Aynı evrende yaşamamalı cellatlar ve çocuklar! Öğreneceksiniz çocukları korumayı! Çocuklara çocuk gözüyle bakmayı! Onların elinden hayatlarını almamayı öğreneceksiniz!
Reklam
Kitap Yazma Serüvenim Nasıl Başladı?
Çocuk doktoru olarak görev aldığım hastanenin servisinde çalışırken, bir çocuğun uzaktan kumandalı arabayla oynadığını gördüm. Bir diğer çocuğun ise bu sahneyi uzaktan izleyip iç çektiğine şahit oldum. Onun da canı oynamak istiyordu. Bu görüntü, kalbimi derinden etkiledi. Bu duygusal fırtına, beni hemen harekete geçirdi; gidip oyuncağı olmayan çocuğa bir oyuncak aldım. Öğle arasında bu durumu bir arkadaşımla paylaştığımda, basit bir sohbetin ardında yatan derin anlamı fark ettim. Arkadaşımın, düzenli bir gelir sağlayarak her çocuğa bir oyuncak almanın mümkün olabileceğini söylemesi, içimde bir umut ışığı yakmıştı. Bu andan itibaren, "Kayıp Kelebeği Bulmak" adını verdiğim kitabımın ilk sayfasını açmış oldum. Bu kitap, sadece bir hikâye olmanın ötesinde, içinde umut ve sevgi barındıran bir armağandı. İlk baskısının hemen tükenmesiyle, umudu büyütmek adına devam kitaplarını yazdım. Her bir satış, bir çocuğun yüzündeki tebessümle bana anlam kazandırdı. Bu kitaplardan elde ettiğim gelirle, 750'den fazla oyuncak satın alıp birçok çocuğun hayatına dokunabildim. Her birinin, içinde saklı umut ve sevgiyi bir çocuğun gözlerindeki ışıltıya dönüştürdüğünü görmek, benim için en büyük mutluluk kaynağı haline geldi. Bu süreçte yaşadığım duygusal deneyimler, beni daha ileriye taşıdı ve yazdığım her satırda yeni bir umut tohumu eklememi sağladı.
Kayıp Kelebeği Bulmak
Kayıp Kelebeği Bulmak
Kayıp İnciyi Bulmak
Kayıp İnciyi Bulmak
Kayıp Kristali Bulmak
Kayıp Kristali Bulmak
Kayıp Ejderhayı Bulmak
Kayıp Ejderhayı Bulmak
Abdullah Özdemir
Abdullah Özdemir
Yardımlarla ilgili akla gelmeyen bir şeye dikkatinizi çekmek istiyorum, ben orada tüm bu sıkıntıları yaşamış biri olarak, bir anne olarak ve bir öğretmen olarak bunu hatırlatmak istiyorum. Yardım gönderirken, biraz da oyuncak gönderir misiniz? Çünkü çocuklar için oyun bir ihtiyaç, bu olay çocukları çok sarstı, çok korkuyorlar ne yapacaklarını bilmiyorlar, oyunla kendilerini biraz olsun toparlamaya ihtiyaçları var.
8 Mart...
İlk iftira Havva'ya atıldı, yasak elmayı yedi diye... Sonra da bizi doğuran siz değilmişsiniz gibi 'Ademoğlu' koydular hepimizin adını... O günden bu yana tüm zorluklar katlanarak arttı sizin için. Sadece kadın olduğunuz için itildiniz, dövüldünüz, öldürüldünüz... İnsan olup olmadığınıza dair konferans bile düzenlendi Suudi Arabistan'da... Hem de daha birkaç yıl önce... Doğurdunuz olmadı, ürettiniz olmadı, yeri geldi herkesten iyi yönettiniz ama yine olmadı... Erkeklerin at-avrat-silah üçlemesinin bir parçası olmaktan kurtaramadınız kendinizi bir türlü... Sokakta, mutfakta ve yatakta belirlenen görev dağılımının dışına çıktığınız anda hemen yerinizi bir başkasıyla doldurdular... Siz eksik etektiniz. Saçı uzun aklı kısaydınız. Karı gibi gülmek, karı gibi ağlamak, karı gibi dırdır etmek gibi sayısız deyimler bulup erkekler olarak birbirimizi aşağılamak için kullandık adınızı... Çünkü sizin gülmeniz de ağlamanız da konuşmanız da dert oldu dünyaya... Kiminizi okutmadılar, kiminizi çocuk yaşta evlendirdiler. Daha elinize oyuncak bebek almadan kucağınıza canlısını aldığınız zamanlar oldu... Şimdi şöyle bir durup düşününce 8 Mart'ın, Kadınlar Günü değil de, erkekler için bir utanç günü olduğunu artık çok net görebiliyorum. Böyle bir günün var olmasına neden olan kadınlar değil, erkeklerin ta kendisi çünkü... O yüzden bu günü kutlayarak değil de utanarak geçirmeyi kendime görev biliyorum... Hakkınızı helal edin... Necip G.
" Çocuklara oyuncak seçiminden önce arkadaş seçimini öğretmeliyiz. @0merserkan "
Reklam
"İSİMSİZ KADINLAR 2."
NOT: lütfen kopyalamayınız telif hakkı içerir! Size yıllar önce tanıdığım ama hikâyesini henüz yeni öğrendiğim bir kadından bahsedeceğim. Bu kadınla bir mezarlıkta tanışmıştım. Ağlıyordu. Bir yakınını kaybetmişti sanırım. Yanına gittim ve baş sağlığı diledim. Yüzüme baktı, gülümsedi. Çok ama çok güzel gözleri vardı. İnsan gözlerine bakınca
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.