Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
… Buraya kadar işim kolay oldu; ne yazık ki hepimizin iyi bildiği gerçek kötülükleri betimlemek zorunda bulu­nuyordum! Ama emekçi sınıfını, kendisine aşılanan vaadin kötülük barındırdığına ve onu yozlaştırdığına, yüzyı­ lın başlangıcından itibaren kendini verdiği ölçüsüz çalış­ manın insanlığı şimdiye kadar vuran en korkunç felaket olduğuna, çalışmanın akıllıca düzenlenirse ve günde en fazla üç saatle sınırlanırsa ancak insan bedenine yararlı bir egzersiz, toplumsal düzene yararlı bir tutku, tembel­ lik keyfinin tadı tuzu haline geleceğine inandırmak gü­ cümü aşan, çetin bir iştir. .
… Ey, burjuvazi devrimci ilkelerinin sefil başarısızlığın! Ey, onun tanrısı olan İlerleme’nin iç karartıcı armağanı! .
Reklam
… Hamile ve bebeklerini emziren zavallı kadınlar, bellerini bükük sinirlerini boşaltan madenlere ve fabrikalara gitmek zorunda kaldılar; çocuklarının hayatını ve sağlıklarını mahvettiler. .
… Deniyor ki çalışma yüzyılıdır: o, acının, yoksulluğun ve çürümenin yüzyılıdır. .
… Günde on iki saat çalışma; işte on sekizinci yüzyıl insanseverlerinin ve ahlakçıların ülküsü! .
… Yeraltı tünelindeki köstebekler gibi kımıldamıyor ve asla doğayı seyretmek için doğrulmuyorlardı. .
Reklam
İşçi sınıfı kendi kemerini sıka sıka aşırı tüketime mahkum olan burjuvazinin göbeğini ölçüsüzce şişirmiştir.
Çağımız için çalışma çağı derler; aslında acının, sefaletin ve yozlaşmanın çağıdır bu.
Kapitalist ahlak...
Üreteni en asgari ihtiyaçlara indirgemeyi, keyiflerinden ve tutkularından arındırmayı ve acımasızca, dur durak bilmeden çalışan bir makine işlevine mahkum etmeyi hedefliyor.
Çağımız çalışma asrıymış, öyle diyorlar; aslında acı, sefalet ve çürüme asrı...
Reklam
Günde üç saatten fazla çalışmamalı, günün geri kalanında ve geceleri tembellik etmeli, yiyip içip eğlenmelidir.
Ey tembellik bizim sonra ermeyen sefilîğimize merhamet et Ey tembellik, sanatların, soylu erdemlerin anası insanın sıkıntılarına merhem ol
Küçümseyerek, "Aristoteles ve Pythagoras'ın düşüncesine kölelik önyargısı egemendi," diye yazdılar; halbuki Aristoteles şunu düşlüyordu: "Eğer her alet kendine özgü işlevini uyarılmadan veya kendiliğinden, Daidalos'un başyapıtlarının kendi kendilerine hareket ettikleri veya Vulcanus'un sacayaklarının kutsal işlerine kendiliklerinden koyuldukları gibi yerine getirebilseydi; örneğin dokumacıların mekikleri kendiliklerinden kumaş dokusaydı, ne atölye şefinin yardımcıya ne de efendinin köleye ihtiyacı kalırdı." Aristoteles'in düşü bizim gerçeğimiz oldu. Makinelerimiz ateşin soluğuyla, yorulmaz çelikten uzuvlarıyla, inanılmaz, tükenmez bir verimlilikle kutsal işlerini uysalca ve kendiliklerinden yerine getiriyorlar, ama Kapitalizm'in büyük filozoflarının düşüncesine ücretli işçilik, köleliklerin en beteri egemen olmaya devam ediyor. Makinenin insanlığın kurtarıcısı olduğunu, insanı sordidae artes'ten (alçaltıcı işlerden) ve ücretli işten kurtaracak, ona boş vakit ve özgürlük verecek Tanrı olduğunu hala anlamıyorlar.
Çağımız çalışma asrıymış, öyle diyorlar; aslında acı, sefalet ve çürüme asrı...
"Çalışın, çalışın ki yoksullaştıkça çalışmak ve sefilleşmek için daha çok nedeniniz olsun. kapitalist üretimin acımasız kanunu budur."
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.