…
Buraya kadar işim kolay oldu; ne yazık ki hepimizin iyi bildiği gerçek kötülükleri betimlemek zorunda bulunuyordum! Ama emekçi sınıfını, kendisine aşılanan vaadin kötülük barındırdığına ve onu yozlaştırdığına, yüzyı lın başlangıcından itibaren kendini verdiği ölçüsüz çalış manın insanlığı şimdiye kadar vuran en korkunç felaket olduğuna, çalışmanın akıllıca düzenlenirse ve günde en fazla üç saatle sınırlanırsa ancak insan bedenine yararlı bir egzersiz, toplumsal düzene yararlı bir tutku, tembel lik keyfinin tadı tuzu haline geleceğine inandırmak gü cümü aşan, çetin bir iştir.
.
…
Hamile ve bebeklerini emziren zavallı kadınlar, bellerini bükük sinirlerini boşaltan madenlere ve fabrikalara gitmek zorunda kaldılar; çocuklarının hayatını ve sağlıklarını mahvettiler.
.
Üreteni en asgari ihtiyaçlara indirgemeyi, keyiflerinden ve tutkularından arındırmayı ve acımasızca, dur durak bilmeden çalışan bir makine işlevine mahkum etmeyi hedefliyor.
Küçümseyerek, "Aristoteles ve Pythagoras'ın düşüncesine kölelik önyargısı egemendi," diye yazdılar; halbuki Aristoteles şunu düşlüyordu: "Eğer her alet kendine özgü işlevini uyarılmadan veya kendiliğinden, Daidalos'un başyapıtlarının kendi kendilerine hareket ettikleri veya Vulcanus'un sacayaklarının kutsal işlerine kendiliklerinden koyuldukları gibi yerine getirebilseydi; örneğin dokumacıların mekikleri kendiliklerinden kumaş dokusaydı, ne atölye şefinin yardımcıya ne de efendinin köleye ihtiyacı kalırdı."
Aristoteles'in düşü bizim gerçeğimiz oldu. Makinelerimiz ateşin soluğuyla, yorulmaz çelikten uzuvlarıyla, inanılmaz, tükenmez bir verimlilikle kutsal işlerini uysalca ve kendiliklerinden yerine getiriyorlar, ama Kapitalizm'in büyük filozoflarının düşüncesine ücretli işçilik, köleliklerin en beteri egemen olmaya devam ediyor. Makinenin insanlığın kurtarıcısı olduğunu, insanı sordidae artes'ten (alçaltıcı işlerden) ve ücretli işten kurtaracak, ona boş vakit ve özgürlük verecek Tanrı olduğunu hala anlamıyorlar.