Dünya böyledir: Sinsiler zorbaları yüceltir, üçkağıtçılar hırsızlara cömert davranır, yalancılar sapıklar için duygusal şarkılar söyler. Buna karşılık çulsuzlar garibanları dolandırır, dindarlar inançlıları lanetler, mazbutlar iffetlileri iğfal eder. Kötülük, kendini ilkesel ve pratik iyilikle ikame eder. İyilik ise sınayıcı ve bedel ödetici bir örüntü içinde kendi ideallerini yakarak yol alır. Şeytan, kutsal kitaplardan alıntı yapmayı sever. Meleklerse daima görmezden gelinir.
Ayrılık ne biliyor musun ?
Ne araya yolların girmesi ,
Ne kapanan kapılar,
Ne yıldız kayması gecede, ne güz
Ne ceplerde tren tarifesi
Ne de turna katarı gökte
İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık!
Bırakalım her şey kendi kendine düzene girsin. Yavaş yavaş soyunalım. Bir şey kaybetmek korkusuyla yaşamayalım. Ne olacak endişesine kapılmayalım.
"Bırakalım zaman her şeyi halletsin." Bu söz bize korkunç gelmesin.
"Aynı ırmağa bir kere daha girelim." Acele etme, çay kendi kendine demlenir.
Günlük yaşantıların küçük koşuşmaları içinde bunalmayalım, nefes nefese kalmayalım.
İnsan kendini kaybediyor sonra.
“Kimse kimseyi tanıyamaz, tanıdığımızı sanırız. Tanıdığımız kadarına inanırız. Eğer gerçekten tanısak, bırakın aşkı filan, kimse kimseyle arkadaş bile olamaz.”