Günümüzde çok az kişi aile yaşamına gerektiği biçimde hazırlanabiliyorsa, bunun nedeni bir başkasının gözleriyle görmeyi, kulaklarıyla duymayı ve kalbiyle hissetmeyi öğrenememiş olmalarıdır.
Kitap 1518 yılında Strasbourg'da bir kadının (Enneline) üç aylık çocuğunu ırmağa atmasıyla başlıyor. Açlığın ve yoksulluğun hakim olduğu şehirde insanlar yiyecek hiçbir şey bulamıyorlar. Sokaklarda hayvanlar dahi kalmamış. Kadının kocası şöyle diyor:
"Enneline, onu doyuramayacaktık. Hem sonra başkalarının yaptığı gibi onu yemekten iyidir böylesi." diyerek yaşadıkları durumun çok başka bir boyutuna şahit oluyoruz. Daha sonra Enneline parmaklarıyla ritim tutuyor -pıt pıt pıt- ve dans etmeye başlıyor. Sokağa çıktığında ona katılan insanlar oluyor, yorgunluktan bitkin düşüp bayılana kadar dans ediyorlar ve böylece bir veba gibi yayılıyor. Dönemin rahiplerinin zenginlik içinde yaşadığını, halkın yaşadıklarını görmezden geldiklerini okuyoruz. Beni en çok etkileyen Enneline'in kocasının keşişe şunları söylemesiydi:
"Zavallı karımın çağrısına kulaklarını tıkayan bütün zengin keşişlere lanet olsun! Cennet'in kapısını güm güm vursalar bile Tanrı onları işitmeyecek!"
Yazar, Ortaçağ Avrupa'sında yaşanan Dans Vebası'nı etkileyici bir şekilde yazıya dökmüş. Düşündürücü ve sürükleyici bu kitabı okumanızı tavsiye ederim.
Dansa DavetJean Teule · Sel Yayıncılık · 20204,634 okunma