Balkanlar’da da kutsal savaş oyunları oynanmıştı. Irak’la aynı zamanda dönüşüme uğratıldı...
Yıllarca etnik ve dini kışkırtma yapıldı. Sonunda Slovenya 25 Haziran 1991’de bağımsızlığını ilan
etti. Almanya ve Amerika Slovenya’nın bağımsızlığını ilk tanıyanlardı. Yılların çabası sonuç vermiş,
Yugoslavya Etnik temelde parçalanmıştı. Dini ayırım had safhadaydı.
Ordusu dağıtılmıştı...
Sırplar kışkırtıldı. Müslümanların üzerine sürüldü. 1992 – 1995 arası Bosna Katliamı gerçekleşti.
Bu süreçte Hırvatların arkasında Vatikan, Sırpların arkasında Ortodoks kilisesi vardı. En sahipsiz
Boşnaklar kıyıma uğradı! Dünya seyirci kaldı!
Avrupa’nın ortasında korkunç bir kıyım yaşanırken medeni devletler kenardan seyrettiler!
150 bin Boşnak katledildi. “Uluslararası Camia” bekledi... Yeteri kadar müslüman ölünce kendi
barış planlarıyla masaya oturdular... Dayton anlaşmasıyla Bosna paramparça edildi...
Bu sürecin sonunda Yugoslavya’nın adı bile kalmadı. Yugoslav sanayii bir zamanlar Alman
sanayiine rakipti. Yugoslavya’nın makine sanayii, rafinerileri ve kimya tesislerinden eser kalmadı. Savaş
herşeyi yuttu. Almanya rahatlamıştı.
Yugoslavya sekiz parçaya ayrıldı. Kurtlar sofrasında yata kaldı. Kosova’nın ünlü altın ve gümüş
rezervleri artık Amerikan şirketlerinin elindeydi. Kosova’ya birde Amerikan üssü yerleştirildi.
Ve havaalanından sokaklara kadar her yer Rahibe Terasa adı ve heykelleriyle donatıldı.
Misyonerler her yandaydı. Halâ da oradalar...
1582 yılında ölen İspanyol rahibe Avilah Azize Teresa
gizemli karşılaşmalarından birini şöyle anlatmıştır:
Onun ellerinde uzun, altın bir mızrak ve mızrağın
ucunda bir ateş gördüm. Bu mızrakla defalarca yüreğimi,
bağırsaklarımı deşti. Mızrağı dışarı çıkardığı zaman
onun da mızrakla birlikte dışarı çıktığını ve beni Tanrı
sevgisiyle yanıp tutuşmuş halde bıraktığını düşündüm.
Acı o kadar keskindi ki birkaç kez inledim; ve bu yoğun
acının verdiği haz öylesine büyüktü ki kimse böyle bir
hazdan yoksun kalmak istemez, kimsenin ruhu daha
azıyla yetinmeye yanaşmazdı [ . . . ] Ruh ve Tanrı arasında
geçen sevgi konuşmaları o kadar tatlıydı ki eğer yalan
söylediğimi düşünen varsa, Tanrıya yalvarırım, aynı
deneyimi ona da yaşatsın.
Azize Teresa'nın kullandığı imgelerin güçlü cinsel çağrışımlarla
yüklü olduğunu fark etmişsinizdir: Ateşli bir mızrak
vücuduna saplanıyor, mızrağın geri çekilmesi onu ateşler
içinde bırakıyor, içine sevgi dolduruyor; inlemelerden, yoğunluktan, hazdan söz ediyor.
İnsanları olabilecek en sefil koşullarda gözlemlenmiş Rahibe Terasa, başkaları olmadan yaşanan bir ömrü "insanın çekebileceği en kötü hastalık" olarak nitelemişti.