Sanki birisi ya da meçhul bir güç benim yazacağım her şeyi emip tüketmişti. Sanki bir yazar değil de, birinin roman kahramanıymışım hissine kapılmaya başlamıştım. Onun beyninin içinde hapsolmuştum. O bana kalk diyordu kalkıyordum, o; “Gidip kendine yine çay demledi,” diye yazıyordu ben de aynen tatbik ediyordum. Kuklacı iplerimi oynatıyordu, ben de yürüyordum evin içinde.