Yasemin

Yasemin
@redwoolf
7 okur puanı
Kasım 2017 tarihinde katıldı
Çocukluğum avucumda tanelendi; babamın Brut şişesini eline alışını, teyzemin gözünü elindeki örgüden ayırmadan defalarca dinlediğim aile meselelerimizi heyecanla anneme anlatışını, Mon Ami pastel boyalarla resim yapıp onları dinlemediğimi hissettirsem de, annemin ağzından çıkan her kelimeye somut bir şekilde dokunmak isteyişimi düşündüm. Sonra yamuk bahçemizdeki kuyu çıkrığını, birbirine sürtünerek kuru sesler çıkaran kozalakları, evin arkasından geçen derenin dibindeki suratsız taşları, cuma günleri son zili duyunca arkadaşlarımla kapüşonlarımızı başımıza geçirip tasolarla dolu ceplerimizi sallayarak eve koşuşumuzu, pazar günlerine özgü ütü buharını, gıcılayan kapılarımızdan tüten reçine kokusunu, eczanesinde cüzi fiyatlara kitap satan Ahmet Amca’dan aldığım kitapları, Atatürk’ü, Arı Maya silgimi, peynir kokulu yağlı cipsleri, portakal aromalı Calpol öksürük şurubunu, Temel Brittanica ansiklopedi serisini, kızları keşfedişimi… Her şey anlamını düşürdü karnından. Hiçlik duygusunun içinde küçülerek uyandığımda, çocukluğuma gözlerimi açmak umuduyla sızdım.
Reklam
Kar, bedenimle ruhum arasındaki boşluğa yağıyordu.
Neye yakından baksam yükünden kurtulan bir karınca gibi hissediyordum kendimi. Bildiklerim yükümse, yüksüz bir deli olmayı yeğlerdim, diye geçirdim içimden.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Zira kadınlar sezerler, sonrasını görürler lakin bu sebeple kafaları daha çok karışır, her şeyi fazlasıyla anlamanın bir hastalık olduğunu unutma... Dişilik ile delilik yakındır. İkisi de kendilerine serazat bir dünya kurup o dünyada yaşarlar.
Yaşamak ile var olmak aynı şeyler değil. Aralarında sonsuz bir boşluk var ve hepimiz o boşluğun içerisinde debeleniyoruz. Aynı çerçevenin içinde sırtımızdaki türlü yüklerle, omuzumuza mühürlenmiş ucu kim bilir kimin elinde olan iplere bağlı olarak bıkmadan, usanmadan aynı oyunları oynamaya devam ediyoruz. Sahnede bizi eğlendirene bakıp “Bu benim!” diyerek yaralarımıza gülüyoruz. Oysa bizi sahneye çıkarıp iplerimizi ileri geri oynatmak istediklerinde, dişlerimizle koparmalıydık o ipleri. Dişimiz kırılırdı; en fazla kolumuz, bacağımız… Neticede kukla değil miyiz, ne farkederdi ki bizim için. Ama yapamadık işte… Çünkü biz insanız; zayıfız, riyakârız, korkağız, alçağız
Reklam