Bir Nisan akşamında
Yalanlarla dolu bir aşk mektubu yaz bana
Birkaç mısrayla da süsle
Karnı yalanlara tok
Yorgun kağıdı
Yıldızları görememekteysen
Aynanın önüne geç gülüşü güzel
Göreceksin o zaman
Her gün bakmayı dilediğim
O ender yıldızı
26 Nisan 2020
Kızıltepe/Mardin
Akşamüstüne doğru, kış vakti;
Bir hasta odasının penceresinde;
Yalnız bende değil yalnızlık hâli;
Deniz de karanlık, gökyüzü de;
Bir acaip, kuşların hâli.
Bakma fakirmişim, kimsesizmişim;
- Akşamüstüne doğru, kış vakti -
Benim de sevdalar geçti başımdan.
Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış;
Zamanla anlıyor insan dünyayı.
Ölürüz diye mi üzülüyoruz?
Ne ettik, ne gördük şu fâni dünyada
Kötülükten gayri?
Ölünce kirlerimizden temizlenir,
Ölünce biz de iyi adam oluruz;
Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış,
Hepsini unuturuz.
Güneşi göremedim
Senden ötürü
Ne de bir gün ay ile yıldızları
Varsın olmasın hiçbirinin ışığı
Senin ve kurbağa sesli gecenin
Karanlığı yeter bana
Yeter, zihnimdeki sesin
Bulanık cismin
Yetmeli
İki üç resmin
8 Mart 2022
Kızıltepe/Mardin
bu gece bir konuk gelecek sana
ıtır kokulu gün odana indiğinde
pencerende solgun yüzüyle belirecek
sana bu gece bir konuk gelecek
yorgun gülüşünü tanımasan da
sürgünde söylenmiş şarkılar gibi
yüreğine sessiz bir yağmur düşürecek
sana bu gece bir konuk gelecek
günün bir ucundan ölüm giriyor
bedenin üşüsün de yüreğin üşümesin
özlemler uçururken çoşkulu sesin
sana bu gece bir konuk gelecek
erinçli yazlar da gelir kavuşursun
ev içlerinin tutkulu sessizliğine
bayaz kuşlar gibi uykular süzülecek
sana bu gece bir konuk gelecek
kadınım benim acımayı bilenim
kuşkulum tedirginim sevecenim
üşümüş su dalgın kar acılı yel
bu gece benimle sana gelecek.
1980
o sabah mı çıkmıştın bir gün önce mi
bir bıçağın ağzında yürür gibiydin
demirlerin soğukluğu soluk dudaklarında
gözlerinde karanlığı dar hücrelerin
seni görür görmez özgürlüğümden utandım
söyle ne içersin çay mı kahve mi
çok değişmişsin birden tanıyamadım
saçların uzundu omuzlarına akardı
gönlümüz şenlenirdi sarışınlığından
onlar mı kestiler sen mi kısalttın
gülerdin içimize aylar doğardı
görünmez dağların arkasından
eski gülümsemeni beyhude aradım
o sabah mı çıkmıştın bir gün önce mi
çok değişmişsin birden tanıyamadım
bir çay içer misin yoksa kahve mi
kibritim yok demek cıgaraya başladın
ellerin de titriyor bir şeyin mi var
böyle bir kız değildin sen eskiden
sana ne yaptılar sana ne yaptılar
kirpiklerin ıslanıyor durup dururken
o sabah mı çıkmıştın bir gün önce mi
çok değişmişsin birden tanıyamadım
aysel git başımdan ben sana göre değilim
ölümüm birden olacak seziyorum
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
aysel git başımdan istemiyorum
benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün
dağıtır gecelerim sarışınlığını
uykularımı uyusan nasıl korkarsın
hiçbir dakikamı yaşayamazsın
aysel git başımdan ben sana göre değilim
benim için kirletme
Kendimi döke döke gelmişim buralara,
Kim anlattı beni sana böyle iyi biliyorsun?
Uyandım şafak söküyor
Aklımda gün batımı.
Kaç hayat yaşadık beraber
benim bilmediğim?
Kaç aşkın gündökümü
Kulağıma fısıldadığın sûret uğruları...
[Nora]
Yaşadım yeni zaman içinde,
Bol yıldızlı gecelerde sevdalandım.
Bahar derdinden başka,
Ekmek karnesiz,
Parasız,
Portakalsız kaldım.
Hattâ ikinci cihan harbinden beri,
Bir de yalnızlık derdim var.
Yüzünün bütün çizgileri aydınlıktı
Gözlerinin içi, saçları da.
Her akşamüstü caddelerde gider gelirdi,
İstiridyeler, küçük balıklar bulunurdu vitrinlerde;
Ellerini değdirip değdirip geçerdi.
Dükkânların aydınlığına bakakalırdı saatlerce. Çoraplarına ışıklar düşerdi tek tük.
Akşam demekti pastacının caddeden geçmesi,
Gözleri de yıldızlar gibi ışıldardı.
İstiridyeler, küçük balıklar,
Öylece kalırdı camlarda.
Tenha otobüsler geçerdi yol üstünden,
Renklerini kaybederdi kadın eşyaları.