Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ramazan Şahin

'Ben Türk kanunnamesinde okudum ki, dünyada beş büyük padişah vardır. Bunlar hürmet yüzünden adlarıyla değil, lakaplarıyla zikredilir. Hint padişahına ray, Rum padişahına kayser, Hıtay ve Çin-i Maçin hânına fağfur, Türkistan padişahına hakan, İran-Turan padişahına şahanşah derler.'
Reklam
'Sonra kendim Angürya yoluyla Kayser üstüne leşkerle yürüdüm. Kayser Bayezid ise atlı ve yaya olarak dört yüz bin askerle beni karşılamıştı. Savaş başlayınca Rum askerini yendim. Askerlerim Kayser'i esir alıp önüme getirdiler. Yedi yıllık seferden sonra zafer ve galibiyetle Semerkand'a geri döndüm.'
'Ne zaman bu ulu saltanat libasını giydiysem huzurum beni terk etti. Rahat döşeğimde bir an yatıp göz yummadım.'

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Pîrim Ebû Bekir Taybâdi bana yazmıştır ki; ''Ey muzaffer Timur! Devlet işlerinde şu üç şeyi ihmal etme: Birincisi istişâre, ikincisi sabır, üçüncüsü sağlam ve uyanıklıkla iş yapma.''
Esrar Osmanlılar tarafından yeme, içme, çekme ve soluma olmak üzere dört farklı biçimde kullanılırdı. Yeme; deva-ı misk, macun-ı müferrih veya cuk gibi bununla yapılmış macunlar ve erken dönemler için doğrudan esrarın toz biçimini, içme; berş ve benzeri içecekleri, çekme; esrarlı nargile ve sigarayı, soluma ise köze yatırılmış esrar dumanının teneffüsünü kapsar.
Sayfa 120Kitabı okudu
Reklam
Anadolu halkları üzerine, 'İbn Battuta'
'Halk, İmam-ı Azam Ebû Hanife Hazretleri'nin mezhebindendir. Hepsi Ehl-i Sünnet'tir. Aralarında ne Kaderî, ne Rafızî, ne Mu'tezilî, ne Haricî ne de başka bir sapkın bulunmaktadır. Yüce Allah onları bu faziletleriyle diğer insanlardan üstün kılmıştır. Ama haşiş (esrar) çiğnemekten de çekinmezler.' İbn Battuta
Sayfa 112Kitabı okudu
Esrar Kahvehanesi ve Bektaşiler
Nargilemizi çeken veli, Çekmeyen deli, Pirimiz Hacı Bektaş-i Velî, Yûf münkire, Lanet Yezid'e... Alâeddin Gaybî'nin Abdal Musa'ya intisabından sonra, tıpkı esrar içildiğinde yaşandığı gibi, 'dünyalık kaygılarından reha' bulduğu için aldığı 'Kaygusuz' mahlası zamanla Bektaşiler arasında esrara verilen isimlerden biri haline gelmiştir.
Sayfa 103Kitabı okudu
Kalenderi Ayini
İstanbul'da geçen esaret günlerinin ardından Türklerin yaşantısı hakkında ayrıntılı bir eser kaleme alan Giovanni Antonio Menavino, Torlakların (Kalenderi) esrar yediklerini, çıplak zemin üzerinde uyuduklarını ve dahası vahşi hayvanlar gibi alenen livata ettiklerini kaydeder. Yanı sıra hippivari bir de törenden bahseder; buna göre, dört bir yandan gelen sekiz binin üzerinde derviş, pirleri saydıkları Seyyid Battal Gazi türbesinde yılda bir defa bir araya gelerek yedi gün süren coşkulu bir merasim düzenlerlerdi. Ayinlerle geçen günlerin tesadüf eden ilk cuması, başlarında 'baba'ları, büyük bir ziyafet çeker, sonunda hep bir ağızdan dua ettikten sonra köçek denilen gençlerin tepsilerde sunduğu toz (herba polverizata) asseralı (esrar) yerlerdi. Ardından büyük bir ateş yakıp, etrafında tarikatlarına övgüler düzerek hep beraber sema ederlerdi. Sonlara doğru bıçakla kol, göğüs veya baldırlarına çiçek ve kalp figürleri çizer, açılan yaralarını kızgın korla dağlayarak bezlerle örterlerdi.
'Bazı aileler vardı hani, çok önemsenmezdi. Ama her bayram kapınızı çalar, az oturup giderdi. Biz işte o aileydik.'
Sayfa 153Kitabı okudu
'Eşimden bant gelmiş, bütün ev teybin başındayız. Eşim bantta ''İyisiniz inşallah?'' diyor, bütün ev ''İyiyiz iyiyiz,'' diyor. ''Köye kar inmiştir,'' diyor, herkes 'İndi indi,'' diyor. En son anasını, babasını, herkesi andı, ''Kalanlara da hasretle selam ederim,'' dedi. İşte o kalan bendim.
Reklam
'Sesini banda çekip yollamış. Aynı banda konuş, sen de gönder demiş. Kıyıp da sesinin üstüne konuşamadım. Yine eskisi gibi mektup yazıp yolladım.'
'Bir gün nasıl olduysa TRT'yi denk getirdik. Bir daha bulamayız diye radyonun düğmesini tutkalla yapıştırdık. Sonra da o çaldı, biz ağladık.'
“Efendileri Seyduna’nın altmış yıl önce Tus şehrinde doğduğunu öğrendiler. Adı Hasan’dı. Babasıysa meşhur Arap kabilesi Sabbah Hümeri soyundan Ali’ydi. Gençliğinde çeşitli İsmaili hocalarıyla ve din âlimleriyle tanışma fırsatı bulmuş ve derhal öğretinin kusursuzluğunu idrak etmişti. Aslında babası gizliden de olsa bir Ali taraftarıydı. Şüphe uyandırmamak için oğlu Hasan’ı okumaya Nişabur’daki Sünni âlim Muvafık Edin’in yanına yollamıştı! Orada Hasan ileride baş vezir olacak Nizamülmülk ve bir gökbilim uzmanı aynı zamanda matematikçi olan Ömer Hayyam’la yakınlaştı. Bu üç arkadaş Sünni inancın yanlışlığını, beyhude yorumlarını görünce kendilerini İsmaili davasına adamışlardı. Sonra içlerinden başarıya ulaşanın diğerlerine yardım edeceğine dair yemin etmişlerdi. Böylece nihai hedefe daha çabuk ulaşılabilecekti. Baş vezir sözünü tutmakta başarısız oldu ve tam tersini yaptı. Seyduna’yı sultanın sarayına davet etti. Ona orada çok tehlikeli bir tuzak kurmuştu. Ama Allah seçilmişlerin yanındadır. Gecenin örtüsünü üzerine yayıp Mısır’a halifenin bulunduğu yere ulaşmasını sağladı. Ama orada bile ona karşı çıkan kıskanç insanlar vardı. Yine de o bu zorlukların üstesinden geldi. Bir süre diyar diyar gezdikten sonra doğduğu topraklara döndü.”
Sayfa 108Kitabı okudu
“Peri nedir?” “Zerdüşt tarafından cehenneme sürülmeden önce dünyada hüküm süren kötü dişi ruhlardır.” “Zerdüşt kimdir?” “Zerdüşt ateşe tapan sahte bir peygamberdir. Muhammed onu şeytanların arasına sürmüştür.”
88 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.