Özel mülkiyet alanı…
İnsanlar birbirleriyle insan olarak değil, sadece 'bencil ihtiyaçlarını' giderme amacının aracı olarak ilişki kurarlar. Kendilerini, tam da 'kişinin işinin ve varlığının yabancılaştırılmış özü' olan 'yabancı madde' paraya ‘tabi' kılarlar. Para, 'ihtiyaçla nesne, yaşamla kişinin yaşam aracı arasında pezevenk' işlevi görür. İhtiyaç duyulan nesne, öncelikli para ihtiyacı karşısında ikincil kalır. Sonuç olarak, özel mülkiyetin yoz alanında, nesne değil para, tüm bireylerin 'hakiki ihtiyacı' haline gelir.
Toplum geliştikçe, insanların bazılarını bir makinenin parçalarına indirger. İhtiyaç peşinde olma, 'fikir' ve lüks peşinde olmaya dönüşür; aynı zamanda insanlar ahlaksızlığa ve yoksulluğa düşerler. Bu nedenle, tüze felsefesinde, bireysel iradenin gelişiminin merkezinde diyalektik bir çatışma vardır.
Bazı bireyler, temel veya 'doğal ihtiyaçları' halihazırda sağlanmış bir şekilde 'fikirlerini' tatmin ettikleri düzeye erişecekler. Diğerleri içinse bu basitçe, çok basit bir düzeyde 'doğal ihtiyaçlarını' giderme meselesi olacaktır. Bazıları yabani seviyesini aşıp özgürlük seviyesine ulaşırken diğerleri esaret ve ivedilik alanında hapis kalacaktır…