Kaçınmak elbette kurtulmak anlamı taşır, ama "kandırmak" kelimesiyle bir araya gelince "hüsrana uğratmak", birini istediği şeyden mahrum bırakmanın ötesinde yalan ve aldatmacayla ilgili bir hal alır ve cimrilikten ziyade üçkağıtçılığa, hinliğe ve hesapçılığa dayanıyormuş gibi görünür.
Yaşam, insanlar öyle her istediklerini elde edemedi diye değil, arzuları kendilerine hasar vermeye başladığında, istedikleri şey katlanılmaz kayıplara gebe olduğunda trajik bir hal alır.
Daima gereksinim durumunda bulunduğumuzu, psikanalist John Rickman'ın tabiriyle "içgüdülerin esiri" olduğumuzu ve mütemadiyen bir şeyler istediğimizi düşünürsek, arzuyu trajik, keyifli değil de netameli, hayat dolu değil de dehşet verici yapan nedir?
Komedyalarda insanlar istediklerinin bir kısmını elde eder ama tragedyalarda insanlar istemenin bir işe yaramadığını keşfeder ve olay örgüsü çözüldükçe istediklerini sandıkları şeyin giderek daha azına erişirler. İşin aslı, hem istedikleri şey hem de isteklerine ulaşmaya çalışma yöntemleri bir tahribata yol açar; nihayetinde de trajik kahraman olarak adlandırılan karakterin ve tabii ki onun düşmanlarının ve yandaşlarının yıkımına sebep olur.
"Bir erkeğin odayı terk ettiğinde, o odadaki her şeyi geride bıraktığını asla unutma," demişti ona, arkadaşı Marie Mendelson. "Bir kadınsa, odadan dışarı çıktığında, o odada olmuş her şeyini beraberinde götürür."
"Matematik okumamış birçoğu onu aritmetikle karıştırıp kuru ve sıkıcı bir bilim olduğunu düşünür. Ne var ki gerçekte bu bilim esaslı bir hayal gücü gerektirir."
SOFYA KOVALEVSKAYA