"Bir erkeğin odayı terk ettiğinde, o odadaki her şeyi geride bıraktığını asla unutma," demişti ona, arkadaşı Marie Mendelson. "Bir kadınsa, odadan dışarı çıktığında, o odada olmuş her şeyini beraberinde götürür."
"Matematik okumamış birçoğu onu aritmetikle karıştırıp kuru ve sıkıcı bir bilim olduğunu düşünür. Ne var ki gerçekte bu bilim esaslı bir hayal gücü gerektirir."
SOFYA KOVALEVSKAYA
Eğer bir çocuksan, her yıl farklı bir insan olursun.
Genellikle sonbaharları, okulda eğitim yeniden başladığında, yaz tatili keşmekeşini ve uyuşukluğunu üzerinden atıp bir üst sınıfta yerini aldığında böyle hissedersin. Değişikliği en kesin haliyle kaydettiğin zamandır bu. Sonrasında hangi yılda ya da ayda olduğunu bilmezsin, ama değişim eskisi gibi devam eder. Uzun bir süre boyunca geçmiş senden kolayca ve sanki otomatiğe bağlamış gibi düzenli bir şekilde akıp gider. Geçmişin sahneleri yok olmazlar da, gündem dışı kalırlar. Sonra keskin bir dönemece çıkagelirsin ve ardında bıraktığın olan bitenler taptaze yeni sürgünler verip ilgini, hatta bir şeyler yapmanı ister, elden bir şey gelmediği aşikar olmasına rağmen.
Zamanın asla iyileştiremeyeceği,
Bir keder yoktur;
Bir kayıp, bir ihanet yoktur,
Yarası sağalmayacak.
Öyleyse, avunsun ruhun,
Ayırsa bile mezar
Sevenle sevileni,
Paylaştıkları hayattan.
Gördün mü yağmur dinmiş,
Ve o güzelim güneş ışıldıyor;
Çiçekler nasıl da güzelleşti,
Nasıl da güzel bir gün bugün!
Üstünde fazla düşünme,
Ne sevginin ne de görevlerin;
Uzun zamandır unuttuğun dostlar,
Yaşamla ölümün,
Her şeyi sonuçlandırdığı yerde
Bekliyor olabilirler seni;
Kimse uzun süre yas tutmayacak ardından,
Dua etmeyecek, özlemeyecek de seni,
Yerin hep boş kalacak,
Orada olmadığın zaman.
"İnsanların kendilerini bir takım kisvelerin içine hapsetmeleri," diyordu mektupta, "bence çok aptalca. Bir mühendis, ya da doktor veya jeoloğun giysilerinden bahsediyorum ve sonra da derinin bu elbiselere üzerine geçmesinden, yani elbiselerin deriye işlemesinden, ardından da kişinin bunları asla üzerinden çıkaramamasından. İçsel ve dışsal gerçeği inceleme şansı elimize geçtiğinde ve hem güzelliği hem de dehşeti, manevi ile dünyevi olan arasındaki yelpazenin her bir derecesini tecrübe edecek şekilde yaşadığımızda, bu acı ya da mutluluk verecek, bir karmaşa yaratacaktır. Kendimi bu şekilde ifade etmekle abarttığımı düşünebilirsiniz, ancak terk etmem gerektiğini öğrendiğim bir şey varsa, o da entelektüel kibirdir... "
Uzun yıllar, insanlar gökyüzüne baktılar;
yıldızları gördüler. Bu görkemli güzelliğe görkemli bir anlam vermek istediler. Kendilerini, yazgılarını ve bütün yeryüzü olaylarını bu ürkütücü ve görkemli güzelliğin yönettiğine inandılar.
Haksız sayılmazlardı.