Sen beni hep bir şiir sanıyordun İstanbul
Oysa çakmaktaşları gibi kıvılcımlıydı gözyaşlarım
Ağlamaktan kızaran bir örnek burnum ve gözaltlarımla
Bu şiiri ben yaralı bir panda vaziyetinde yazdım
Bir şiir uyur muydu kuş gibi
Başını alıp da kanatlarının altına?
Oysa bir şiir neydi sanki
Ben seni ciğerimin köşesindeki arıza kadar sevdim
Bir şiir seni bu kadar sever miydi sanıyorsun İstanbul?
Bağırıp çağırmamanın türlü yolları vardır. İnsan yüzüne soğuk sular çarpmalıdır. Belki bir sakinleştirici almalıdır. Belki bir kediyi okşamalıdır. Bir film falan bulmalıdır televizyonda. Kısa ve kesik yazmalıdır. Susup oturmalıdır.
Ne zaman gizlemeye niyetlensem kendimi
İtirafın dibine vuruyordum.
Ne zaman yazmaktan kaçsam
Banyoyu kireç çözücüye buluyordum.
Yazmaktan kaçtığımda mavi sular köpürüyordu kirli fayans aralarında
Allahım yaratıcı olmazdı bu kadar da insan