İlhami Algör 22 Eylül 1955 yılında İstanbul Sur içinde dünyaya gelmiştir. Türk sanat ve edebiyat dünyasında Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku isimli romanı ile tanınmaktadır. Eğitimini Televizyon alanında yapan İlhami Algör sanat dünyasının asi isimlerinden biridir. Reklam yazarlığı ve yönetmenliği yapmaktadır.
Kariyer hayatı boyunca yönetmenlik, reklam yazarlığı ve yazarlık yapmıştır. En tanınan eseri Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku isimli eseri sinemaya uyarlanmıştır.
Halk arasında projeci ve doktor olarak bilinmektedir. Can Dündar ile belgesel film yapmıştır.
Yazarın diğer kitapları:
Çanakkale Yalı Hanı ve Han Sakinleri (Everest Yayınları, 2007),
Karabakal Ötüyor (Everest Yayınlan, 2008),
Ma Sekerdo Kardaş? (Doğan Kitap, 2010),
Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku (İletişim Yayınları, 2011)
Albayım Beni Nezahat ile Evlendir (İletişim Yayınları, 2011).
— “Mesela...” dedi, “başka bir kadına âşık olsun, ona kapılsın gitsin.”
— “Ne bu?” dedim, “Boğaz motoru mu, bir o kıyıya bir öbür kıyıya, kır dümeni dolaş dur.”
Sinema-edebiyat ilişkilerindeki başarılı yapımları, tavsiye film listesi haline getirmek için öncelikle
Edebiyat Atlası ‘ndan bir alıntıyı daha önce paylaşmıştım.(#46533729)
Romanlardan sinemaya aktarılan filmlerde eserin aslına ne kadar sadık kalındığı yoruma açık olmakla birlikte
YouTube kitap kanalımda Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku kitabını okumadan ölebilirsiniz dedim : ytbe.one/Rclj5apawe4
Cringe = Başkası adına utanmak
Ölmeden önce okunması gereken değil, okumadan önce ölünmesi gereken bir kitaptı benim için.
Şimdi, bir kitap düşünün. O kitabın içinde küçük bir kız çocuğu için "Orospuyu çok
İlhami Algör, benim nazarımda varoluşsal edada büyük bir Sanrıcı’dır. Yani bendeniz, naçizane yazarın kahramanı için; gerçekte var olmayan şeyleri gören ve aynı zamanda işiten, daha doğrusu dayanaksız algı sahibi insanlar için kullanılan Sanrı kelimesine karşın, “Sanrıcı” nitelemesinde bulunurum, çünkü hoşuma gider böylesine otantik nitelemeler ve
İLHAMİ ALGÖR...
Alelacayip aşkların ve oyunbazlığın, hüzünlü dolambaçların yazarı!
İnceden sarma bir sigara, inceden bir bardak, Jak danyel isimli bir şişe, hicran isimli bir yara, tuhaf isimli bir roman, kafamız iyi!...
Okuduktan sonra 65 sayfalık bir romanı okumuş gibi değil de 120 dakika sürmüş ağır bir dram filmini sinemada seyredip, bitmesine rağmen koltuğa çakılı kalmış gibi hissettim kendimi. Her ne kadar türü kısa roman olsa da her satırını yine yeniden okuyup okuru düşünmeye sevkeden bir yapısı var eserin. Efkarlanmakla tebessüm etmek arasında sıkışıp kalacağınız, iç dünyanızı allak pullak edecek, okudukça tutkularınıza sımsıkı sarılabileceğiniz, insana deli cesareti veren genel itibariyle argo anlatımlı serseri bir kitap :)
Anlatım dilinde Sadri Alışık esintileri bulacağınızdan eminim. Karakterin kendi içindeki tutkuyla kavga etmesine, surete değil de;ona bu duyguları yaşatan kadına kabaran öfkesine, aşkına, acısına şahitlik edeceksiniz.
İstanbul sokaklarında rastladığı bir kadını hayal dünyasına davet edip saplantılı bir aşk öyküsünün başrolü yapmıştır. Yaşamının bütün anlarında içinde büyüttüğü Müzeyyen'e sitem ve şikayet vardır. Karmaşık anlatımına rağmen çözmeye çalışacağınız bir sarmal adeta bu kitap.
Kitapla ilgili birkaç yorum da vardı. "Filmini izlerseniz daha çok pekişecektir" gibi öneriler almıştım. Yalnız.. Filmde kanlı canlı bir Müzeyyen var, kitabın tadı çok daha başka... Eğlenmekle boğuşmak arasında okuyacağınız bir öykü. Tavsiye edilir..