Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Lev Nikolayevich Myshkin
Lev Nikolayevich Myshkin
@satirlardaki_dunya
Kötü de olsa söz edelim bundan ey bilginler! Susmak daha kötüdür, suskunlukla getirilmiş tüm hakikatler zehirlenir.
702 okur puanı
Ocak 2019 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Vatan Haini
Horgörüyü nasıl yok edebilirsiniz, özellikle de yalnızca sofra adabındaki ya da gözkapağının yapısındaki farklılıklar gibi önemsiz şeylerden kaynaklanıyorsa? Bazen ne diliyorum, size söyleyeyim mi? Keşke barbarlar ayaklanıp bize bir ders verse, bize onlara saygı duymayı öğretse diyorum. Buradaki toprakları bizim olarak, imparatorluğumuzun parçası olarak düşünüyoruz - ileri karakolumuz, yerleşim yerimiz, pazar meydanımız olarak. Ama bu insanlar, bu barbarlar kesinlikle öyle düşünmüyor. Yüz yıldan fazladır buradayız, çölü yeşillendirdik, su kanalları açtık, ekinler ektik, sağlam evler inşa ettik,kasabamızın etrafına bir sur ördük,ama hala bizi gelip geçici olarak,ziyaretçi olarak görüyorlar. Aralarında ebeveynlerinin kendilerine bu vahanın eski halini anlattığını anımsayan yaşlılar var."
Kitabın özeti nedir diye sorsanız size özetle bu sözü gösterebilirim. Kendinden olmayanı hain ve barbarlar olarak gören bir zihniyetin karşısında doğruları savunan bir hakimin yaşadığı mücadeleyi bizlere anlatmıştır yazar. 1980 yılında yazılmış olan bu eseri kırk sene sonra bugün okuduğumuz zaman hala anlayışın değişmiyor olması ve güncelliğini koruması sanırım insanın hamurunun değişmediğini bizlere gösteriyor. Devletler kendi düşmanlarını kendi yaratarak korku kültürü ile insanları yöneten ve herşeyi kendinden bilen hükümetlerin kendilerince barbar ve hain ilan ederek insanları nefrete teşvik ettiği dünyamızda bu eseri okuyarak farklı bir bakış açısı kazanmamız temennisiyle...
Söylenmemiş Sözler
İnsanın yaşamında mutsuz eden nedir diye bana sormuş olsalar diline varıp da söyleyemediği sözler olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Çünkü kendi yaşantımda söylenmemiş her söz içimde birer mayın gibi patladığına o kadar fazla şahit oldum ki bu söylenmemiş sözlerin karşı tarafa sınırsız düşünce vermesi işin daha acı yanı oldu. Bu hayat tecrübem ile belirli bir yaştan sonra sevmediklerime belki değmediğini düşünmediğim için birçok sözü söylenmemiş olsa da sevdiklerime sevdiğimi doyasıya söyledim. Ve sevmeye devam ettiğim yarimi bundan mahrum etmemeye kendi adıma söz verdim.
İnsanın kendi içinde söylenmemiş sözlerinin oluşturduğu acılar ile mücadele eden insanların hikayesinin anlatıldığı bu eseri sizlere de tavsiye ederim. Bu eser ile sizlerde göreceksiniz ki söylenmemiş sözler yürekte oluşan birer yaradır. Lütfen kelimelerden tasarruf etmek yerine sevdiğinize sevildiklerini söyleyin, hissettirin ve dahi yaşatın. Sevgi ile kalınız...
Yozgat Candır!
Merhaba sevgili okurlar;
Uzun zamandır ne okuduğum kitaptan alıntı paylaşmak geliyor içimden ne de okuduğum eseri yorumlamak. Tek istediğim kabuğuma çekilip kendi kendime eserleri okuyup geçmek idi. Fakat bugün sizlere anlatacağım eser son zamanlarda okuduğum beni en fazla etkileyen eser oldu. Yıllarca ötelenmiş ve geri bırakılmaya zorlanmış memleketime dair ne zaman bir eser okusam gözlerim dolu dolu okurum. Bana dünya klasikleri mi yoksa memleketimin hikayeleri mi diye sorsanız ne olursa olsun içinde beni, bizim kültürümüzü bulunduran memleketimin insanlarını ve yaşamını anlatan bu hikayeler bana daha güzel geliyor. Edebiyat açısından belki dünya klasikleri daha iyi düşünülüyor olsa da inanıyorum ki her ülkenin insanları ancak kendi ruhunun nefes aldığı kitaplarda kendisini buluyordur. Bu açıdan okurken hayran olduğum hikayeler sizlere Yozgat ve Yozgat insanının sahip olduğu sevgiyi ve muhabbetimizi içten anlatacağına inanıyorum. Gönül Dağı adlı diziye ilham olan bu hikayeleri sizlere tanıtmaktan gurur duyarım. Sevgi ve muhabbetle kalın sevgili okurlar..
Okur Takip Önerileri
Seyahat Ya Evliya!
Elli yıl sonra bugünkü iktidarların hiçbiri kalmaz; bu kitabın yazarı da kalmaz. Ama Türk halkı da, Arap halkı da elli değil, yüzlerce, binlerce yıl, sonsuza dek kalır. Ben halklarımız için, halklarımızın dostluğu, birbirlerini iyi tanıyarak sevmeleri için yazıyorum diyor Aziz Nesin. Bu amaç ve ilke ile yazmaya başladığı Dünya Kazan Ben Kepçe gezi yazılarının ilki olan Irak ve Mısır kitabında yazar Asya-Afrika yazarlar Birliği toplantıları sebebi ile gittiği iki ülkede gözlemlerini bizlerle paylaşmıştır. Irak bölümünde olsun, Mısır bölümünde olsun hem halkın durumunu bizlere gösteren, hem de oradaki Türkmenlerin Arap milliyetçiliği anlayışı karşısında yaşadıkları zorlukları ve yalnızlıklarını bizlere sunan yazar iki ülkeye başka bir çerçeveden bakmamızı sağlamıştır. Umarım Aziz Nesin'in de dediği gibi politik sebeplerin aramizda oluşturduğu ayrılıkları bırakarak halkların birbirlerine karşı sevgisi ile aradaki bağlar güçlenir. Hepinize iyi okumalar dilerim.
Madem İnsanız O Halde Konuşalım!
Siz yada başkaları bana yada başka yazarlara her ne sorarsanız sorun, sorunuz politik ve alacağınız yanıt da politik olacaktır. Çünkü Roma yanarken keyifle arp çalabilmek için Neron kertesinde kıyıcı ve sapık olmak gerekir.
Siyasal sorunlara ilişkin sorular sormanız elbet doğaldır. Siyasal sorunlara ilişkin olmayan sorular sormanız, boynuna ip
Afganistan İçin Özgürlük Dilerim!
"Pusulasının hep kuzeyi gösteren ibaresi gibi, bir erkeğin suçlayan parmağı da daima,mutlaka bir kadını gösterir. Her zaman. Bunu hiç unutma,Meryem"
Bu anlayış içerisinde Meryem adlı küçük bir kızın küçük yaşından başlayarak basindan gecen talihsiz olayları eser bize sunmuştur. Uçurtma Avcısı eseri ile tanıdığım yazarim bu eserini de muhakkak okumayı ihmal etmeyiniz ...
Bugün Afganistan'da her ne kadar 12 yaşından büyük kızların açık alanda şarkı söylemesi yasaklanmış olsa da bir gün Afganistan'da özgürlüğün yaşanacağına dair umutlarımı korumak istiyorum. Umarım bir an önce kendi kendilerini yönetmeyi başarabilirler.
kendini keşfetmeye var mısın?
Yakın bir zamanda vefat eden değerli hocam Doğan Cüceloğlu'nun bu eserinde bizlere Deniz Bayramoğlu ile yaptığı söyleşide şu sorulara cevap veriyor;
Hayatın anlamı nedir?
İnsan kendini nasıl geliştirir?
Umutsuzluk nasıl aşılır?
İçimizdeki öz nasıl ortaya çıkar?
Çevremiz bizi nasıl etkiler?
Kime akıl danışılır?
Yaşam neleri ödüllendirir?
Zihin nasıl işler?
“Biz” olmak için neler yapılmalıdır?
Eş seçimi,iş seçimi, okul seçimi, arkadaş,dost seçimi nasıl olmalıdır?
Ömür yolculuğunda neyin önemli olduğunu anlamak, keşif ve merak duygularına sahip çıkmak bir hayatı “kıymetli” kılmak için en önemli meziyetler arasında. Bu meziyetleri keşif yolculuğunda önümüze engeller çıkıyor ve maalesef en büyük engel yine kendimiz oluyoruz. Eserin yazılış amacı da bu zaten. Kendini keşfetmek, zorluklarla başa çıkmaya sen de Var Mısın?
Şimdiden bu yolda istifadeli okumalar dilerim. Kitapla ve kendinizle mutlu kalınız...
Müslüman olarak içinde yaşadığımız rejim belimizi ikiye büküyor. Yarım asırdan fazla bir zamandır sırtımızda çirkin bir kambur taşıyoruz. Yükümüz ağır, sorumluluk duygumuz ise zayıf. Kamburun farkında olmayanlar milyonlarca. Yardımlaşma hissimiz güdükleşmiş. Afganistan'da, Suriye'de, Filipinler'de Müslümanlar mı katlediliyor, yoksa Mecusiler mi
Medet Ya Makine!
Memleketimizin ençok gereksindiği makine, bence ne traktör, ne buzdolabı, ne otomobil, ne de çamaşır makinesi... Bize asıl gerekli olan işte böyle bir makine-adam. Yalnız şarkı söylemeyecek de, şarkı yerine nutuk söyleyecek. Ama yalnız iktidara değil, her partiye böyle bir nutuk makinesi gerekli. Çünkü partilerimizin nutukları eskidi, dinleye dinleye hepsinden bıktık. On yıldanberi hep o plaklar...
(Nutuk Makinesi adlı yazıdan)
Söylenen yalanlar aynı, yapılan teselliler aynı, yapılan espriler, yapılan vaatler o kadar birbirisinin aynısı ki bu yaşadığımız dünyada düşünmeyi terkeden insanlık sanırım düşünmeyi beceren robot yaparak bunu kullanacak sonunda. Eh elbette başta her şeyde olduğu gibi siyasiler bundan faydalanacaktır. Malum en çok onların ihtiyacı var yine her şeyde ilk onların ihtiyacı olduğu gibi...
Hiciv sanatının usta ismi Aziz Nesin'in seçme yazılarının bulunduğu bu eseri sizlerin de okumasını tavsiye ederim. Güldürür iken düşündüren,düşündürür iken acı gerçeklerin farkına varmamızı sağlayan yazara teşekkürler ile...
Aklımda deli sorular
Mehmet Uzun Kürt edebiyatının önde gelen yazarlarından birisidir. Ve eserlerinde (En azından okuduğum eserlerinde) genel olarak Kürtlerin yaşadıkları zorlukları ve mücadeleyi anlatmayı tercih etmiş ve onların bu acılarını bazen aşk romanı ile bazen hapislerde yaşananları bizlere sunarak vermiştir. İşte bu eseri de benzer konuyu ilke edinilerek yazılmış bir eser idi. Baz ve Kevok üzerinden o dönemde yaşanan olayları bir aşk perdesi altında sunmayı tercih etmiştir. Ana kahramanlar olan Baz ve Kevok'un aşklarını aşkın aydınlığı ve ölümün karanlığı altında bizlere sunan yazarın bana göre kitapta yer eden ve başka isimler altında bizlere sundukları şudur;
General Serdar: Mustafa Kemal Atatürk veyahut Kenan Evren
Dağlar Ülkesi: Doğu Anadolu Bölgesi
Direnişçiler: Kürtlerin zulme uğrayarak dağlara çıkıp mücadeleyi tercih etmesi üzerine bence ifade ettiği mevcut olan pkk terör örgütü. (Bu yapılan anlatım ile o kadar açık ki hemde 1998 yılında yazılması bence bir başka kanıtı)
General Serdar'ın ordusu: Türk Silahlı Kuvvetleri
Okur iken bu ifade ettiklerini o kadar düşündüm ki yok değildir demiş olsam da maalesef o kadar açık bir şekilde belirtiyor ki buna engel olamadım. Kürt Edebiyati yazarı değil de İtalyan yazar olsa idi muhtemelen yine dağlara çıkan gerillalar ve İtalyan ordusu olarak düşünür idim.
Elbette takdir okurundur. Sizlerin de okuyup, incelemesi dileğiyle...
Iyi okumalar dilerim.
Orada Bir Şato Var Uzakta
Franz Kafka bu eserde Dava kitabında oldugu gibi ismi bilinmeyen bir kahramanın yaşadıklarını bu eserde bizlere anlatmıştır. Şeffaflıktan yoksun,işlemeyen kurumlarla, otorite be bürokrasiyi eleştirmesinin yanında devlet otoritesi karşısında düşünmeyen ben bilmem beyim bilir anlayış ile hareket eden insan topluluğuna ayna tutması sebebi ile değerli bir eser ortaya konulmuştur. Zaman zaman kıskançlık ve gereksiz söz uzatmaları yanında kısır döngü içerisinde hareket edildiği için okuru okur iken bunaltıyor olsa da bilgi birikimi ve düşünerek okunduğu zaman oldukça faydalı bilgiler vermekten de geri durmuyor.
Esrarengiz bir Kont, ona ait bir şato; diktatörce eğilimler gösteren,hiyerarşi içerisinde çok sayıda bürokrat ile karşılaştığınız bu eseri sizlerin de sabırla okumasını tavsiye ederim.
Bir Tatlı Aydınlık
Aziz Nesin'i ve düşüncelerini tanımak için başladığım yolculukta bu sefer durak Bir Tutam Aydınlık kitabı oldu. Yazarın 1 Mayıs- 27 Eylül 1993 tarihleri arasında Aydınlık gazetesinde yazdığı yazılardan oluşan bu eser Sivas olaylarından,Kürt Sorunlarına, Atatürkçüler'den Bağnaz ve Yobazlara, Demokrasiden kapitalizme kadar bir çok konuda bizlere
Az Gittik Uz Gittik Alayına Düz Gittik!
Az gittik uz gittik, alayına düz gittik. Develer pire, tellallar berber iken Türkiye haberler ile şıngır mıngır sallanır iken Aziz Nesin adlı yazarın bir kitabı çıkmış. Çıkar ya kral başlarda bu kitaba aldırmamış. Öyle ya insanlar haberler ile uyur iken bir problem gözükmüyor imiş. Sonrasında bir takım insanlar okumaya ve dinlemeye başlayınca kral veyahut krallar rahatsız olmuş. Demişler ki bu adam Sosyalizm Allah'tır dedi. Oysa yazar sadece Sosyalizm Ahlaktır demiş idi. Her neyse tez elden kitaplar toplana diye ferman buyrulunca tüm kitaplar toplanmış ve yazara böyle bir değeri kaybetmemek, yurttaştan ayırmadan yurtdışı yasağı verilmiş.
İşte ülkesindeki gerçekleri yazan yazarın kitabının hikayesi böyle idi sevgili okurlar. Gökten üç elma düşmüş. Birisi Krala, birisi kralcılara, birisi de siz değerli ülkemin değer verdiği vakıflara gitmiş.
Bu hikayede burada bitmiş.
Pencerelerden Seyretmek Hayatı
Aşk nedir? Sevmek midir yoksa sevilmek midir? Sadece fiziksel ihtiyaçlar karşılandığı zaman sevmek geçerli olur mu?
Bize çocukluk acılarını tekrar yaşatacak kişileri gözünden tanır, başkasına değil, ona aşık oluruz. Hayat onu kendi ellerimizle buldurur diyor Gülseren Budayıcıoğlu. Ve ekliyor psikiyatri kliniklerine gerçek hastalar değil gerçek hastaların hasta ettiği insanlar geliyor.
Nalan adlı bir kadının sevdiği adamdan (Ismi lazım değil) ayrılmamak için zorla getirildiği psikiyatride yaşadıklarını anlatması ile başlayan bu hikayede yanan ben oldum sanırım. Her eserinde kendimizden bir parça bulduğumuz yazarın veyahut psikiyatristin eserlerinde her ne kadar acı duysak, kendimize uzaktan bakarak incinen noktalarımızı tesbit etmiş olsak da maalesef olumsuz taraf olarak yaşamadığın acılar hakkında sanki yaşamış gibi bir şüpheye düşmekten kendini alamıyor Okur. Sizlere de gururla tavsiye edebileceğim bu eseri lütfen objektif olarak okumaya dikkat ediniz. Evet kendinizi bulabilirsiniz fakat her acıyı siz de yaşamadınız. Şimdiden şifa olsun diyorum.
Kim Düşürdü Bu Hale Bizleri
Parçalandık. Birbirimizi dövdük, birbirimizi vurduk, birbirimizi kırdık... Birbirimize düşman olduk. O zaman biz neyiz, kedi miyiz? Biz niye düşünmedik bizi çuvala atanlar kimlerdir diye? Biz niye birbirimizi suçladık? Niye asıl suçluyu aramadık? Niye düşünemedik, niye bulamadık? Sağı da solu da birbirine düşmandı. Sağ da bu memleketin insanı. Öldü, öldürdü. Hiç düşünmedik. Biz kediydik çünkü. Çuvala attılar bizi, biz birbirimizi kediler gibi tırmaladık.
İster sol olsun, ister olmasın, demokrat olsun, hatta liberal olsun, hepsi birden örgütsüz kaldı. 20. yüzyılda bir insanın örgütsüz olması, insan olmaması demektir. 20. yüzyılda bizi örgütsüz bıraktılar, kopmuş tespih taneleri gibi....
(Çuvala Doldurulmuş Kediler adlı yazıdan)
Aziz Nesin'in ölümüne yakın bir zamanda birden fazla ömre yetecek notlarından seçerek alınan yazılardan oluşan bu eser genel itibari ile ayrışmanın sebeplerini açıklar iken bunun yanında birçok konuda bilgi verici yazılar içeriyor. Aziz Nesin tanımak yolunda yolculuğa devam ile...
Okumaya tam gaz devam...
