Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Serhan Kurt

Serhan Kurt

Serhan Kurt

, bir kitabı okumaya başladı
Zamanımızın Bir Kahramanı
Zamanımızın Bir KahramanıMihail Yuryeviç Lermontov
8.1/10 · 4.464 okunma
Reklam
520 syf.
10/10 puan verdi
·
95 günde okudu
Topluma bir röntgen filmi..
Martin Eden, Jack London’ın otobiyografi olarak yazdığı ama kendi hayatını birebir olarak değil yarattığı kahraman üzerinden biraz değiştirerek anlattığı muhteşem baş yapıt. 19. yy sonları Amerikası’nın toplum katmanlarını ve içinde bulundukları psikolojiyi hem alt tabaka hem de üst tabakada yaşayarak anlatıyor. Alt tabakanın cahil cesaretini,
Martin Eden
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202391,8bin okunma
Serhan Kurt

Serhan Kurt

, bir kitabı okumaya başladı
Kendime Düşünceler
Kendime DüşüncelerMarcus Aurelius
8.4/10 · 15,4bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
152 syf.
3/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Barbarın Kahkahası
Barbarın KahkahasıSema Kaygusuz
7.6/10 · 1.852 okunma
"Bir şey daha var ... Ben nereden geldim biliyor musun Melih? Kimsenin beni tarif etmediği bir yerden geldim. Tek bir sıfat vermediler bana. Adımı koydular, sonra attılar bir tarafa. İsmail bunu iyi yapar, İsmail olsa şöyle der, diyen olmadı. Benimle ilgili hayal kuran kimse olmadı. Azıcık ya azıcık özenselerdi, salak gibi onların hortlaklarıyla yaşamak zorunda kalmazdım. Hala o hortlaklar sevsin istiyorum beni. Onlara sırtımı dönebilseydim, bütün varlığımla katılırdım sana. İğrenç bir eziklikle tutunmazdım! Şaşırdın di mi. Her sabah alacaklı uyanıyorum ben. Ne hak ettiğimi bilmeden hakkım olmayan her şeyi istiyorum. Sen bunu nereden bileceksin? İnsanın kendine duyduğu öfke var ya hayattayken çürütüyor oğlum! Nefes alabilmek için her şey o öfkeye benzesin istiyorsun. O öfke kadar berbat, o öfke kadar leş, o öfke kadar yıkıcı olmak istiyorsun. Seni doğurdular, beni dünyaya tükürdüler. Her boka kafan basıyor madem, bu kadar büyük farkı niye göremiyorsun!"
Sayfa 112Kitabı okudu
Reklam
Kendini başkasının gözünden gizliden gizliye gözetlemeden, kendi nuruyla ayan beyan seyretmeli. Nasıl göründüğüyle meşgul olmaktan vazgeçip bilhassa ne olduğunu görmeli. Haksızlığı başkalarının anlayacağı dilde, sanki bir müzakereye oturur gibi pazarlık konusu yapmaktan ziyade haklılığın bizatihi kendisi olmalı. Haklılığı ispata kalkışmadan kendi mevcudiyeti bir delil olmalı. Baharda bol bol akasya çiçeği ve enginar yemeli. Her cenge girmemeli, kelimenin ağırlığını taşıyamayacak olana kelimeyi emanet etmemeli.
Swinburne..
“Bunca şevkle tutunmaktan hayata, Serbest kalmış korkudan, ümitten, Kaçar ve şükrederiz tanrılara; Bu lütuf geldiyse hangisinden. Bir canlı sonsuza dek ömür sürmez Ölü adam hiçbir zaman dirilmez En yorulmuş nehir bile dinlenmez Denize ulaşmadan salimen. ”
Sayfa 477Kitabı okudu
Toplumun değer yargısı ne yazık ki hiç değişmemiş.
Para akıyor, şöhret akıyor, Martin edebiyat dünyasında kuyrukluyıldız gibi parlıyor; ancak yarattığı heyecanla pek alakadar olmuyor, daha ziyade eğleniyordu. Kendi aklının almadığı, farkına varsaydı dünyanın da şaşıracağı küçük bir şey vardı. Gerçi dünya, Martin'e devasa bir muamma gibi gelen o küçük şeyi bilse şaşırmaz, tersine onun şaş- kınlığına hayret ederdi. Yargıç Blount, Martin'i yemeğe davet etmişti. İşte o küçük şeyin, daha doğrusu yakında asıl mesele haline gelecek olan önemsiz şeyin başlangıcı buydu. Halbuki Yargıç'a hakaret etmişti Martin, ona berbat muamele etmişti; yine de sokakta karşılaşınca adam onu yemeğe davet ediyordu. Halbuki Martin, onunla Morse❜ların evinde birkaç kez karşılaştığını, ama yemeğe davet edilmediğini hatırlıyordu. Neden o zaman davet etmemişti, diye soru- yordu kendine. Kendisi değişmemişti. Aynı Martin Eden'dı. Aradaki fark nereden kaynaklanıyordu? Kendisi tarafından kaleme alınan yazıların kitap halinde piyasaya çıkmasından mı? Halbuki kitaplar, vaktiyle kendisinin yazmış olduğu eserlerin sunumuydu sadece. Yeni yaptığı bir şey değildi. Tam da Yargıç Blount'ın genel görüşe uyarak Spencer'la ve zihin gücüyle dalga geçtiği zamanlarda yazılmıştı. Demek ki Yargıç kendisini yemeğe davet ederken gerçekten ona değer vermiyor, sadece kafasında kurguladığı bir kıymetlendirme esasına göre davranıyordu.
Sayfa 433Kitabı okudu
520 syf.
10/10 puan verdi
·
95 günde okudu
Martin Eden
Martin EdenJack London
9/10 · 91,8bin okunma
Hayatta ilk kez borçlarını düşünmeyi reddetti. Odasında on beş-yirmi sente esaslı bir kahvaltı hazırlayabileceğinin farkındaydı. Ama bunun yerine Forum Cafe'ye gidip iki dolarlık kahvaltı ısmarladı kendine. Garsonun eline bir çeyreklik bahşiş tutuşturup bir paket Mısır sigarasına da elli sent verdi. Ruth bırakmasını istediğinden beridir ilk kez sigara içiyordu. Artık bırakması için bir neden göremiyordu; içmek istiyordu çünkü. Hem paranın ne önemi vardı ki? Beş sente bir paket Durham tütünü ve esmer kâğıt alıp kırk sigara sarabilirdi... de ne olacaktı? Para, o anda alabileceği şeyler dışında hiçbir şey ifade etmiyordu. Haritasız ve dümensiz kalmış, gideceği limanı olmayan bir gemiydi. Kendini akıntıya bırakıp sürüklenmek, en azından hareket etmek, hayatta kalmak demekti ki içini acıtan şey de zaten buydu; yaşamak.
Sayfa 408Kitabı okudu
Reklam
tekerrür?
“On üç koloni başlarındakileri atıp Cumhuriyet adını verdikleri bir yapı oluşturdu. Artık köleler, kendilerinin efendisiydiler. Artık tepelerinde kılıcıyla duran bir efendileri yoktu. Ama illa bir efendiniz olacak yoksa yaşayamazsınız; böylece yeni efendiler çıktı içinizden: Büyük, asil ve güçlü adamlar değil, kurnazlıklarıyla örümcek ağı gibi her tarafı saran tüccarlar ve tefeciler. Sizi tekrar köle yaptılar. Ama açık söylemek gere- kirse, dürüst ve asil adamlar gibi kollarının gücüyle değil de, gizliden gizliye, örümcek ağı yöntemiyle, yalan dolanla, tatlı dille kandırarak. Köle yargıçlarınızı satın aldılar, köle vekillerinizi baştan çıkartıp doğru yoldan saptırdılar, şimdi de çocuklarınıza kölelikten çok daha ağır bir dehşeti dayatıyorlar. Bugün sizin çocuklarınızın iki buçuk milyonu, her gün Birleşik Devletler'in tüccar oligarşisi için ter döküyor. Siz kölelerin on milyonu uygun bir evde oturmuyor ve yeterli beslenemiyor.
Sayfa 384Kitabı okudu
POZZO : Kimmiş! Siz, ikiniz , düşünmeyi becerir misiniz ki? ESTRAGON : O düşünebilir mi ki? POZZO : Elbette. Yüksek sesle. Hatta eskiden pek şirin düşünürdü, saatlerce dinlemeye doyamazdım. Artık ... (Ürperir). Her neyse , yazık. Eee, bizim için bir şeyler düşünmesini ister misiniz? ESTRAGON : Ben dans etmesini tercih ederim; daha eğlenceli olmaz mı? POZZO : Her zaman olmayabilir. ESTRAGON : Sence daha eğlenceli olmaz mı, Didi? VLADIMIR : Ben düşünmesini dinlemeyi tercih edeıim. ESTRAGON : Belki de önce dans edip sonra düşünebilir, tabii ondan çok şey istemiş olmazsak. VLADIMIR : (Pozzoya). Mümkün mü? POZZO : Kesinlikle, onun için çocuk oyuncağı. Hem zaten doğal olan bu sıradır.
Gözle görülür bir kinayeyle, "Sen üniversitede biyoloji okumuşsun, dedi yüksek sesle. Brissenden başıyla hayır deyince çok şaşırdı. "Ama sadece Biyoloji ile temellendirilebilecek olgulardan bahsediyorsun," diye ısrar edince de boş bir bakışla ödüllendirildi. " Vardığın hükümler, okuduğun kitaplarla paraleldir mutlaka."
Sayfa 322Kitabı okudu
"Müesses nizamın sürekliliği işte böyle sağlanır," diye cevabı yapıştırdı Martin, editör milletine karşı harareti giderek artıyordu. "Olan şey sadece doğru değil, aynı zamanda mümkün olanın en iyisidir. Bir şeyin var olması, varlığını sürdürecek kadar güçlü olduğunun göstergesidir. Vasat insan şuursuzca inanır ki var olan durum, sadece mevcut koşullar için değil, bütün koşullar için geçerlidir. Tabii insanların böyle saçma şeylere inanması cahilliklerinden ileri geliyor ve cahillikleri, Weininger tarafından tanımlanan henidik (Ön düşünce. Kulaktan dolma bilgilerden edinilen düşünce) zihinsel süreçten başka bir şey değil. Düşünebildiklerini sanan bu düşünce fakirleri, hakikaten düşünebilen üç beş kişinin hayatını belirliyor üstelik."
Sayfa 307Kitabı okudu
88 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.