İnsan, yaşadığı yerlerde beraber bulunduğu insanlara görünmez ince tellerle bağlanırmış; ayrılık vaktinde bu bağlar gerilmeye, kopan keman telleri gibi acı sesler çıkarmaya başlar, her birinin gönlümüzden kopup ayrılması, bir ayrı sızı uyandırırmış.
Yazarı bizzat üniversiteden hocam olan Abdülkadir Özcan'ın IV. Murad ile ilgili yazdığı bu kitabı büyük bir zevkle okudum çünkü dönem, sahici belgelerle desteklenerek anlatılmıştır. 17. yüzyılın en büyük padişahı olan IV. Murad'ı tanımak, dönemi hakkında gerçekçi bilgilere sahip olmak isteyen herkesin okumasını tavsiye ederim. Dil akıcı ve anlaşılır; herkes kolaylıkla anlayabilir. Dönemin şairlerinin şiirlerine yer verilmesi kitaba ayrı bir tat katmıştır. Sözün özü, okunmasını şiddetle tavsiye ediyorum.
Aşinalar yani dişi kurdun çocukları, bozkıra serilmiş güneş ışıklarının üzerinden Altaylar'a doğru utkularını ilan eden ezgilerle yürüyorlardı. Ve güneş ışıkları, tarihe çekilen bir cetvel gibi önlerinde uzuyordu.
Sen, beni asla, asla tanımayan, bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden, bir taşa basarcasına üstüme basan, hep ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen, kimsin ki benim için?