Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Şevval Erdemir

Geçici varlıklara bağlanmak, yokluğa bağlanmaktır. Halbuki Âhir olan Allah'a bağlanmak kesinlikle yok olmayacak ve ebediyen var olacak olana bağlanmaktır.
Reklam
Aslında insan, sonuçlardan değil süreçten sorumludur. Sonuçları yaratacak olan Allah'tır. Bizim hesabımız süreci doğru yaşayıp yaşamadığımızla ilgili olacaktır.
Yüce Allah'ın "Evvel" olduğunu bilmek, sadece sebeplere bakmaktan ve sebep sonuç ilişkisine bağımlı kalıp sınırlı düşünmekten kurtulmamızı sağlar. Bütün bu varlık âlemini mutlak yokluktan yaratan Allah, müsebbib-i evveldir. Yani tüm sebepler zincirini de O yaratmıştır. Bu nedenle bir işin olmasını istediğimizde, O'nun koyduğu düzen çerçevesinde tüm esbaba riayet ederiz ama her işin nihai noktada O'nun onayına bağlı olduğunu da bilir, esbaba değil onları yaratana güvenir ve tevekkül ederiz.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
İnsanın aynı şeyleri hastayken nasıl gördüğüyle sağlıklı ve neşeli bir gününde nasıl gördüğü karşılaştırılsın. Bizi mutlu ya da mutsuz eden, aslında deneyimle dışarıdan ilişkili şeyler değil bunları kavrama şeklimizdir.
O, kendisinin vekaletine verilen hayat, beden, mal, mülk, evlat, aile, makam, mevki, velhasıl bütün varlığının emanetçisidir. Günümüz insanı bu bakışı yitirip kendisini başta bedeni olmak üzere her şeyin gerçek sahibi sandığından o şeyler üzerinde sınırsız bir tasarruf yetkisi olduğunu zannetmektedir. Kürtaj, keyfi estetik operasyonlar, cinsiyet değiştirme, genlerle oynama gibi dinimizin asla müsaade etmediği bedenle oynamalar hep vekalet bilincinin mülkiyet bilincine dönüşmesi nedeniyledir. Çevre sorunlarının da temelinde bu zihniyet dönüşümü vardır. Kendini vekil değil, asil zanneden bu yeni insan için varlık âlemi, hesabını vereceği bir emanet değil, zevkini süreceği bir mülkiyettir.
Reklam
"Sana hakkı getirenden hakkı kabul et! Küçük, büyük ya da hoşlanmadığın birinden de olsa. Batılı da reddet! Küçük, büyük veya hoşlanıp sevdiğin birinden de olsa."
"Allah'ım! Senin mağfiretin benim günahlarımdan daha geniştir, rahmetin benim yanımda amelimden daha güvenilirdir."
Allah Teâlâ kulunun kendine yakın olmasını murat ettiğinde onu kendinden uzaklaştıracak dünya nimetlerini azaltır.
Kuşeyrî, Vâsî ismindeki genişliğin sadece lütuf ve ihsanda değil, kaza ve belanın definde de tecelli ettiğini ve asıl bu alanın genişliğini kulun idrak etmesine imkan olmadığını söyler. Haklıdır da. Çünkü bize verilenleri, biraz dikkat ettiğimizde görebiliriz ama bugüne kadar sağ salim varabilmemiz için kim bilir hangi afet ve kazalardan korunmuş olduğumuzu asla bilemeyiz.
Yüce Allah bizim bütün ihtiyaç ve sıkıntılarımızı bildiği halde neden bizim dua etmemizi istiyor ve kendine yalvarılmasından hoşnut oluyor da vereceğini biz istemeden vermiyor? Kuşeyrî bunun bizim imtihanımızla ilgili olduğunu söylüyor. Çünkü Mucîb "talepte bulunanın -karşılamaya kimsenin muktedir olamayacağı- arzularını yerine getiren" demektir ve kulun bunu idrak etmesi tevhit inancının olmazsa olmaz rüknüdür.
Reklam
Bilgimiz azaldıkça her şeyi bildiğimizi sanmaktan doğan sahte özgüvenlerin, atıp tutmaların, firavunca, nemrutça tavırlarla gücü yettiğine zalimce hükmetmenin çağında Halîm isminin içerdiği sekinete, sabra, ileri görüşlülüğe ve insana saygıya ne çok ihtiyacımız var.
Bir anlık öfkeyle işlenen suçların, gelip geçici tamahlarla altüst olan hayatların çağındayız. Çok yemelerin, çok kızmaların, çok istemelerin çağı... Her lafa karışan, her konuda konuşan, kavgaya, şiddete, intikama koşarak gidenlerin çağı... Bu sınırsızlık yalnız bu çağa özgü değil elbet. İnsanın bütün oluşu anladığını/bildiğini sanıp Rabb'ine saygısını ve kendini kontrol etme ihtiyacını yitirdiği her dönemin firavunlarını, nemrutlarını üreten zihniyet bu.
Efendimiz'in şu müjdesi adaleti en üstün değer olarak kabul edenler içindir: "Yönettikleri insanlara, ailelerine ve sorumlu oldukları kişilere karşı adaletli davrananlar, Allah katında, Rahmân'ın yanında nurdan minberler üzerinde ağırlanacaklardır."
İnsanın bildiğini sandığı şeylerde dahi bilgisi mutlak değil yüzeyseldir. Eşyanın hakikatine nüfuz etme çabasının varıp dayanacağı yer acziyettir. Onun için marifetin sonu hayret ve dehşettir. Allah'ı en iyi tanıyan en çok hayrete düşendir.
Haramlardan beslenmek kötülüklere, helal rızıklar da güzel davranışlara daha kolay dönüşür. Bu nedenle kötülük yapmayı istemediği halde bir türlü vazgeçemeyenler rızıklarını hangi yoldan temin ettiklerini gözden geçirmelidirler.
559 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.