"Katilini özlemiş olamazsın değil mi?" (...)
"Kadın kandan korkuyordu, adam ise kan kokuyordu. Şimdi sen söyle, böyle bir durumda kadın özleyebilir mi ölüm kokan bir adamı?"
Yıllar süren tedavi, akrabaların dırdırı ve harcanan onca para sonrasında ne geçmişti ellerine?
Mete! Bu muydu ilahi adalet? Halbuki uğruna adaklar adamış, 16 doğduğu gün bahçede üç tane koç kesmişti adamcağız. Mete'yi her dövdüğünde, "O hayvanların günahı neydi lan, mundar ettik hayvanları!" diye bağırıp dururdu.
Beklemek tüm anlamın kendisiydi, bekler ve düşünürdü, boşuna olamazdı, hiçbir şey boşuna olamazdı, boşuna değildi, sebepsiz, yersiz değildi, bekliyordu ve beklediği gelecekti.
Vitrin mankeni gibi savrulan bir Serap. Ucuz bir düğün pastasının üzerinde duran gelin-damat heykelciklerinin hüzünle dağılıp düşmesi... Cem ile Serap'ı birbirine bağlayan görünmez ipin aniden boşalı vermesi . . . Cem'in karnından ağzına doğru yükselen bir boşluk dalgası...
Güleç ve babacan bir doktor konuşuyor, 'boşuna endişelenmişiz, basit bir baygınlık' ya da daha gerçekçi bir sahne olarak, 'hayati tehlikeyi atlattı, şimdi mışıl mışıl uyuyor' ... Zihninin içinde mavi galoşlar giyerken kendisi...