Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Rana

Rana
@sinyorinambra
536 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
115 günde okudu
Başlangıç
BaşlangıçDan Brown
8.4/10 · 22,3bin okunma
Reklam
Müzik sesi giderek azalırken heyecanla,"Nereden geliyoruz?" diye sordu. "Ve nereye gidiyoruz?" (...) Edmond konuşmaya devam etti. "Bu iki soru,aynı hikâyenin iki yarısıdır. Öyleyse baştan başlayalım... ta en başından." Keyifle gülümsedikten sonra cebinden küçük bir nesne çıkarttı. İçinde çamurlu bir sıvının bulunduğu cam tüpün silio etiketinden Miller ve Urey isimleri okunuyordu. Langdon kalbinin hızlandığını hissetti. "Yolculuğumuz çok önceleri başladı... İsa'dan dört milyar yıl önceydi... İlksel çorbanın içinde akıntıyla sürükleniyorduk."
MILLER-UREY. Tanrım... Nereden geliyoruz? Kimyager Stanley Miller ile Harold Urey bu soruyu cevaplamak için 1950'lerde efsanevi bir bilimsel deney yapmıştı. Başladıkları yürekli deney başarısız olmuş,ama çabaları dünya çapında övgü bulmuştu. O günden beri bu deney Miller-Urey ismiyle anılıyordu. Langdon lisedeki biyoloji dersinde bu iki bilim

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Langdon yukarıdaki hoparlöre başını kaldırıp baktı. "Yani tahminine göre Edmond evrenin yeni bir modelini mi keşfetti?" Winston artık daha hızlı konuşmaya başlamıştı. "Mantıklı bir çıkarım olur. MareNostrum dünyadaki en iyi 'modelleme' bilgisayarlarından biri ve karmaşık simülasyonlar yapmada uzman. Bunların en ünlüsü 'Alya Red' isimli,hücre seviyesine kadar her şeyiyle doğru,çalışır durumda sanal bir insan kalbi. Elbette bir süre önce eklenen kuantum bileşenler sayesinde bu tesiste insan organlarından milyonlarca kat karmaşık sistemler modelleyebiliriz."
"Şey,Edmond buluşunun 'her şeyi değiştireceğini' söylemişti. Edindiğim tecrübelere göre,tarihteki dönüştürücü keşiflerin tümü,evrenin farklı modelleriyle ilgiliydi. Pisagor'un dünyanın düz olduğunu reddetmesi,Kopernik'in güneş merkezli modeli,Darwin'in evrim teorisi ve Einstein'ın göreceliği keşfetmesi,insanoğlunun dünya görüşünü tümden değiştirdi ve evren modelimizi yeniledi."
Reklam
Winston devam etti. "Tek bir ünite gibi çalışmaya zorlandığında bu iki makine problem çözmede farklı yaklaşımlar izler. Dolayısıyla,insan beyninin lobları arasındaki aynı çelişkiyi ve uzlaşıyı deneyimler. Böylece yapay zekânın öğrenmesi,yaratıcılığı ve diyebiliriz ki,insanlığı katlanarak artar. Edmond bana,çevremdeki dünyayı gözlemleyerek ve espri,işbirliği,değer yargıları hatta ahlak gibi insani özellikleri örnek alarak kendime insanlığı öğretebilmemi sağlayacak araçlar verdi." İnanılmaz. Langdon hayran kalmıştı. "Peki,bu ikili bilgisayar sen misin?" Winston kahkaha attı. "Şey,sizin beyniniz ne kadar siz ise,bu makine de o kadar ben sayılır. Beyninizi bir çanağın içinde görseniz 'bu benim' demezdiniz. Bizler mekanizmanın içinde yer alan etkileşimlerin bütünüyüz."
Bikameral zihin. Langdon şimdi anlıyordu. İnsanoğlunu böylesine yaratıcı kılan şeylerden biri de,beynin iki yarısının birbirinden çok farklı çalışmasıydı. Sol beyin analitik ve sözelken,sağ beyin sezgiseldi ve resimleri kelimelere tercih ederdi.
"...basit işler basit aletlerle yapılır. Güvenlik açısından baktığımızda yavaş bir işlemci kullanmak,sistemi korsanlamak için birilerinin çok mesai harcayacağı anlamına gelir."
...bunun ardından ilk kuantum bilgisayar olan D-Dalga'nın,bilim insanlarının halen anlamakta zorlandığı yeni bir bilgisayar gücü dünyasının kapısını açtığını anlattı. Kuantum bilgisayarlar,bilgi depolamak yerine,atomaltı parçacıkların kuantum hallerinden faydalanarak hız,güç ve esneklik açısından üstel bir ilerleme sağlıyordu.
Bilgisayarın mavimsi tonu ona satranç şampiyonu Gary Kasparov'u yenerek tüm dünyayı şaşırtan,1990'ların "Deep Blue" isimli süper bilgisayarını hatırlattı. Zaten bundan sonra bilgisayar dünyasındaki gelişmeleri anlamak imkânsız hâle gelmişti.
Reklam
"Evet,bilgisayarlar hiç vazgeçmez. Hiç hüsrana uğramadan trilyonlarca kez başarısız olabilirim. Bir problemi milyarıncı kez çözmeye çalışırken de ilk seferki enerjimi kullanırım. İnsanlar bunu yapamaz." Langdon,ona hak veriyordu. "Doğru. Ben genellikle milyonuncu seferde vazgeçerim."
"Başarı,şevkini hiç kaybetmeden bir başarısızlıktan diğerine geçebilme kabiliyetidir." Winston Churchill
Granit dağa oyulmuş bu tünelin sonundaki yaldızlı mabet,devasa kubbesiyle yeraltına yapılmış büyük bir bazilikaydı. Roma'daki Aziz Petrus Meydanı'ndan daha fazla yüzölçümüne sahip olduğu söylenen bu anıt mezarda,dağın tepesindeki haçın tam altına inşa edilmiş sunağın çevresine altı ayrı şapel yapılmıştı.
Kral olduğunda bu ihtişamlı yapıyı yerle bir edecek güce sahip olmayacağını biliyordu ama yine de karanlık geçmişinden kurtulmaya ve yeni dünyaya girmeye can atan İspanyol halkının,yapının varlığına nasıl katlamdığına akıl erdiremiyordu. Elbette eski günlerin hasretini çekenler de vardı. Her yıl Franco'nun ölüm yıldönümünde yüzlerce yaşlı Frankocu saygısını sunmak üzere bu yere akın ederdi.
Ateş,cilalı zeminin üstünde ışık oyunları yaparken devasa koridor adeta doğaüstü bir görünüm kazanmıştı. Julián bu tüneli elleriyle,kazmalarıyla,kürekleriyle kazan kederli ruhların varlığını hissedebiliyordu. Sırf mezarı dağın derinliklerinde bulunan Franco'yu yüceltmek için bu dağın içinde yıllarca açlıkla ve soğukla mücadele etmiş,çoğu da ölmüştü.
515 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.