Şunu unutmayın arkadaşlar, hayat her zaman katilin aleyhine çalışır. Mutlaka bir açık verir, hiç istemese de ipuçları bırakır, yeter ki biz onları görmesini bilelim.
"Çay iyidir Alicim, harareti alır..."
"Ne harareti alacak Başkomserim, şuraya oturduk oturalı iki şişe buz gibi su içtim bana mısın demedi, siz ise inadına kaynar çayı içiyorsunuz..."
Efendimiz (a.s.) biriyle tokalaşırken karşıdaki elini çekmeyene kadar O'da (s.a.v.) elini çekmezdi. Muhatabı rencide olmasın diye önce onun elini bırakmasını beklerdi. Bu da önemli bir insanî ilişki kuralıdır. Bu sünnette hayata farklı yollardan taşınabilir. Mesela telefon görüşmelerinde muhatap telefonu kapatmadan telefon kapatılmaz, özellikle telefonu açan kapatır, sonra diğeri kapatarak bu sünneti de hayata taşıyabiliriz.
O (s.a.v.) kapıyı çalana "kim o?" diyen ev sahibine "Benim" diye cevap verilmesinden hoşnut olmazdı. Cabir ibn Abdullah diyor ki: Bir kere Resulullah'ın (s.a.v.) yanına girmek için izin istedim. Bana "kim o?" diye sordu. Ben de "Benim" dedim. Ben Ben ne demek diye bana çıkıştı. Hoşnut olmadığını fark ettim. Bir daha da böyle söylemedim. Bunun için sahabeler O'nun (s.a.v.) yanına girmek istedikleri zaman yüksek sesle selam verir, ben falancayım, Ya Resulullah içeriye girebilir miyim diye izin isterlerlerdi.
Bir gün Ebu Hureyre'ye sordu: Dün neredeydin? Ebu Hureyre dedi ki: Ya Resulullah yakınlarımdan birini ziyarete gitmiştim. Dedi ki: "Seyrek ziyaret etki, muhabbetiniz artsın"
Biliyoruz ki Resulullah (s.a.v.) her eylemini sağdan başlayarak yapardı, yol hakkını sağdakine verirdi. Bu gerçeği bilen bizler bazen kapıda dakikalarca birbirimize geçiş hakkını ikram ederiz. Sen geç, yok sen geç bu tartışmaya sağdan geçmek sünnettir der sağdakini geçirerek sonlandırırız.
“Birbirinizle çekişmeyin, sonra korkuya kapılırsanız da kokunuz gider.”*
İnsanın kendine has bir kokusu vardır. Bu koku imanın düzeyinde dışarı yansır ve muhatapta etki uyandırır.
Yer vardır; orada şiddetli olmak izzettir. Yer vardır; orada yumuşak olmak zillettir. Yer vardır; orada şiddetli olmak zulümdür. Yer vardır; orada yumuşak olmak rahmettir.