Birden ayağa kalkıp lavabonun üzerindeki pis aynada kendini görmeye çalıştı. Havluyla aynayı silip uzun uzun ve dikkatle tekrar baktı. Kendini ilk kez gerçekten görüyordu. Gözleri görmek için yaratılmıştı, ama o ana dek dünyanın sürekli değişen görüntüleriyle dolu ve kendine bakmak yerine dünyaya bakmakla meşguldüler.
Başmızın üstünde hızla uçan kırlangıçlar kül rengi gökyüzünü parçalara ayırıyorlardı.
"Ne kadar da neşeliler" diye mırıldandım biraz da şu kasvetten kurtulalım diye. "Ne güzel şarkı söylüyorlar."
Başını yukarıya çevirdi Evgenia.
"Şarkı söylemiyorlar Nevzat." Gözleri uçan o güzelim kuşlara takılmıştı. "Ölen arkadaşlarının yasını tutuyorlar." Başını indirdi, kederle gözlerimde durdu. "Sevinç çığlıkları değil bunlar, acı dolu haykırışlar. Biliyorsun kırlangıçlar göçmen kuşlardır. Çok hızlı uçarlar. İşte o göç sırasında yüzlerce kırlangıç fırtınaya yakalanıp ölürmüş. Göçü başarıyla tamamlayan kırlangıçlar, geldikleri ülkenin sıcak gökyüzünde uçarken, yollarda kaybettikleri arkadaşlarını anımsar, acıyla, öfkeyle böyle çığlıklar atarlarmış."
En saf, en masum sandığımız kişiler bile binbir hesap içinde. Hem de kirli, kanlı hesaplar. En fenasına hazır olmak lazım. O zaman daha az mutsuz oluruz..."
"Kimsesizlik korkunç bir şey Başkomserim. Annen baban yoksa çocukluk korkunç bir şey. Birileri sana ilgi göstersin istiyorsun, birileri seni sevsin istiyorsun, birileri seni takdir etsin.
Sanırım olduğumdan daha iyi biri zannediyor beni, daha olgun, daha güçlü. Ama değildim, herkes gibiydim, belki herkesten daha zayıftım, çünkü herkesten fazla yaralanmıştım. Ama ne olursa olsun, bu duyguyu yenmek zorundaydım.
Dozunda olursa kıskançlık, bir ilişkiyi canlandırabilirdi fakat fazlası saygıyı zedelerdi. Ne yazık ki Ali o yolda ilerliyordu. Bu da ilişki için bir felaket demekti.
Şunu unutmayın arkadaşlar, hayat her zaman katilin aleyhine çalışır. Mutlaka bir açık verir, hiç istemese de ipuçları bırakır, yeter ki biz onları görmesini bilelim.
"Çay iyidir Alicim, harareti alır..."
"Ne harareti alacak Başkomserim, şuraya oturduk oturalı iki şişe buz gibi su içtim bana mısın demedi, siz ise inadına kaynar çayı içiyorsunuz..."