Öyle... Bir zamanlar gerçekten yaşayabileceğimi sanmıştım. Yaşamak neyse... Nedir yaşamak? Soluk alıp vermekten başka? Yaşama sanatı? Evet, yaşamayı yeğleyebileceğimi sanmıştım. Oysa hayat beni çoktan aşmıştı. Terk etmişti demeye dilim varmıyordu da ondan böyle söyledim belki. Ucundan, kıyısından tutabilmek için yeniden kitaplara sarıldım ben de.
Bazen dönüp kendime bakınca, öyle umutsuz, çaresiz, acınacak durumda görüyorum ki kendimi, gözlerim yaşarıyor. Ama içimde bir güç var, ötekilerin haksız, benim haklı ve doğru olduğuma inanıyorum. Bu güç ayakta tutuyor beni.
İki insanın sarılarak geçirdiği bu sarsıntı özü olmalı evrenin. Sonsuza dek varan, var eden, yaşatan, yaşamı ileri çağlara doğru devreden bu birleşme...
Ahmaklığım mutluluk getirdi bana. Ondan asla ayrılmayacağım
Onu son nefesime kadar görmeye devam edeceğim, ömrüm yettiğince. Günün güzelliğine ardından gelen gecede şükret, benim gecem uzun sürecek, onun güzelliği sonsuz olacak.