Film önerisi isteyenlerin ilgisini çekeceğini düşünüyorum..
1- Yağmur Adam (Otizm)
2- Benim Adım Sam (Zeka geriliği olan bir baba ve kızı)
3- Sol ayağım (Fiziksel engeli olan bir adam)
4- Guguk Kuşu (Psikiyatri kliniğinde geçen olaylar)
5- Aklım Karıştı (Psikiyatri kliniğinde geçen olaylar)
6- Akıl Oyunları (Şizofreni)
7- Wilber Ölmek
Fiziksel veya zihinsel engelli bir insanın herhangi bir başarı hikayesi ile karşılaştığımda kendime şu öğüdü veririm; 'Bu başarının normal olduğunu kabul et ama onu normalleştirme...'
İlk bakışta kendi içinde çelişkili gibi duran bu ifadeyi biraz daha açmakta fayda var. En kalabalık kişisel gelişim seminerlerinden tutun da mahalle kahvesindeki ya
Daha önce pek fazla okumuyordum. Kitaplar evimizde pek sık görülmezdi. Ekmeğin daha önemli olduğu düşünülürdü. Karnımızı doyurmak zihinlerimizi doyurmaktan daha önemli bir işti.
Artık çocuk olmadığımı biliyordum, ama 'yetişkin' de değildim. Çocukluğun neşeli umursamazlığı ve yetişkinliğin acısı ve hayal kırıklığı arasında asılı kalmıştım.
Doğduğunuz andan itibaren konuşmakta, yürümekte, yemek yemekte, uyumakta ve daha bir sürü eylemde zorluk çektiğinizi bir düşünsenize...
Neyse ki düşünebiliyor ve anlayabiliyorsunuz.
İşte Christy'nin hayatı da bu şekildeydi.
Kitabın yazarı Christy Brown doğduğunda beyin felci geçirdiği için özel bir birey olarak dünyaya gözlerini açmıştı.
Bu durumu ilk fark eden ise annesiydi.
Kesin tanı koyulduktan sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Değişmeyen tek bir şey vardı. Annesinin ona olan sonsuz sevgisi...
Christy her şeye rağmen mücadele etmeyi bırakmıyor ve asla pes etmiyordu.
Bir gün sol ayağı ile yerdeki bir tebeşiri aldı ve çizmeye başladı. Hiçbir zaman durmadı...
Kendini bulmak için bir arayışa çıkmıştı. Bunun için düşüncelerini kullanabiliyordu ama onları ifade edilmek dünyanın en güzel duygusuydu.
.
.
1954 yılında sol ayağı ile yazmış olduğu bu eseri, hayata farklı bakış açıları ile bakmamızı sağlıyor.
Özel bireylerin dünyasını bir nebze de olsa anlamamıza olanak veriyor.
Önce bu kitaptan sonra da hayatımızdan çıkarmamız gereken çok fazla ders var.
.
.
Daha önce pek fazla okumuyordum. Kitaplar evimizde pek sık görülmezdi. Ekmeğin daha önemli olduğu düşünülürdü. Karnımızı doyurmak zihinlerimizi doyurmaktan daha önemli bir işti.
Uğruna yaşayacağım bir şeyler istiyordum ama hiçbir şey yoktu.Hayatımın bir amacı, değeri olsun istiyordum ama yoktu.Boş ve anlamsız bir hayattı benimki. İçimin çekildiğini hissediyordum; bulamayacağım bir şeyi arıyor, tutamayacağım bir şeye uzanıyor gibiydim.
Yalnızdım, kendi dünyama hapsolmuştum diğerleri ile iletişim kuramıyordum varlığımı onların varlığından ayıran, beni onların hayatları ve faaliyetleri dışında tutan camdan bir duvar vardı sanki.