"Şuracıkta, bir perde yüzünden, bir süngü saldırısına girmişim gibi hayatımı kaybettiğim gerçek mi? Olacak şey mi bu? Ne korkunç, ne anlamsız! Olacak şey değil, ama oldu!"
"Gerçek şuydu, çok iyi eğitim almış yetişkin bir adam, yirmi beş yıldır masrafları kamu tarafından karşılanmak suretiyle bu sınıfta oturuyor ve öğrencilerin sıkılıp sıkılmadıklarını dikkate almaksızın ortak kültür mirasımıza ait edebi eserlerin bir bölümünü ders olarak işliyordu. Buydu. Evet, yaptığı buydu, sıradan bir insan olarak karizmatik olması veya olmaması, öğrencilere esin kaynağı olması veya olmaması gibi durumlardan bağımsız, bir güç faktörü olarak sınıfta oturmuş, toplumun ona verdiği görevi yerine getiriyor ve öğrencileri eğitimle şekillendiriyordu."
"Bizlere bırakılmış kültür mirasının bir parçası olan edebiyat gerçekten de gençliğin içinde bulunduğu ruh ve düşünce seviyesine tekabül ediyor olsaydı, bu durumun, bu edebiyatı "kültür mirasımız" diye tanımlayan kültürün yüzünü kızartması gerekirdi."