Bir sistem, tek bir noktada atılan tek bir yanlış adımla bozulabilecek belirli bir akışkan dengeyi korur. Bir sistemin düzeni vardır; noktadan noktaya akar. Bir şey bu akıntının önüme set çekerse, düzen çöker. Eğitimsiz bir insan, bu çöküşü çok geç olana dek öngöremeyebilir.
Kanunlar ve görevler din çatısı altında birleştiğinde, insan asla tamamen bilinçli olamaz, asla kendinin tamamen bilincine varamaz. Asla tam bir birey olamaz.
PRENSES IRULAN
Tiyatro denilince herkesin aklına İngiltere, Rusya gibi ülkeler gelir ama hiçbir ülkedeki tiyatro yaşamı, Türkiye'nin eline su dökemez. Çünkü biz ülke olarak dünyanın en büyük tiyatrosuyuz.
70 milyon kişilik bir tiyatro bu. Sahnede demokrasi dekoru var, hukuk dekoru, medya dekoru, ekonomi dekoru var. Milliyetçilik, sağcılık, solculuk, sanat, kültür, dincilik, Batıcılık, laiklik; bunların hepsi var.
Ama birde bakıyorsunuz ki arkası yok bunların. Seyircinin izlemesi için sadece ön yüzleri hazırlanmış. Şatafatlı dekorlar, oymalar, kakmalar, süslemeler, hep seyircide gerçeklik duygusu uyandırabilmek için hazırlanmış.
O cicili bicili dekorları ve göz kamaştıran ışıkları gördüğünüz anda heyecana kapılıp arkalarında çok büyük yapılar olduğunu sanıyorsunuz. Ve yanılıyorsunuz. Hepsi dekor!
Toplum kaliteyi-deyim yerindeyse-kusmaya başladı, iyiliğin yerini kötülük, temizliğin yerini pislik, hakkım yerini haksızlık, kibarlığın yerini kabalık, ahlakın yerini ahlaksızlık alma yolunda epey ileri gidildi.
Hepimiz, kruvasanın nasıl ortaya çıktığını biliriz kuşkusuz. Paris bir aşçı, Viyanalıların Osmanlılara karşı kazandıkları zaferin şerefine yapmıştır bu çöreği. Kruvasan, Osmanlı bayrağındaki hilalin simgesidir.
Öte yandan, hayal gücü kıt, düşünme ve karar verme yeteneği zayıf kişilerden oluşmuş bir toplumun ilerleyemeyeceği, bir koyun sürüsü kadar kolay yönetileceği de bir başka gerçektir.