Hamileyken bedeninizin tekrar sadece size ait olmasından başka bir şey düşünemezsiniz; buna karşın doğumdan sonra en büyük parçanızın bir şekilde sizin dışınızda kaldığını, her türlü tehlikeye ve kaybolma olasılığına açık olduğunu fark eder ve hayatınızın geri kalanını da onu avutabilmek için size yakın olmasının yollarını buImakla harcarsınız. Anne olmanın ilginç yanıdır bu: Bebeğiniz olana dek bir bebeği ne kadar çok özlediğinizi fark etmezsinız.
"O zaman sen de kendini yargılarsın En gücü de budur zaten. Kendini yargılamak başkalarını yargılamaktan çok daha güçtür. Kendini yargılamayı başarabilirsen gerçek bir bilgesin demektir."
Sesimizi çıkarmadan durduk. Ben, hayatımda hiç
görmediğim bu sevgiden bir kırıntı bile yitirmemek istiyordum. Yarım saatçik olsun böyle kalabilme uğruna yüz elli bademcik ameliyatına katlanabilirdim.
"Önemli olan, Zezé, hayatın güzel olduğunu ve yüreğimizde ısıttığımız bütün bu güzellikleri artırmak için, onların Tanrı tarafından bize verildiğini keşfetmen."
"Seninki, Zezé, hüzünlü bir güneş. Yağmur yerine
gözyaşlarıyla çevrili bir güneş. Olanca yeteneğini ve gücünü keşfetmemiş bir güneş. Senin tüm anlarını henüz güzelleştirmemiş bir güneş. Küçük, bir parça da mızmız bir güneş."
Şimdi acının ne olduğunu gerçekten biliyordum. Ayağını bir cam parçasıyla kesmek ve eczanede dikiş attırmak değildi bu. Acı, insanın birlikte ölmesi gereken şeydi.
"Daha çok anlat,"dedim.
Hoşuna gidiyor mu?"
"Çok. Elimden gelse, seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum."
"Bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?"
"Gider gibi yaparız"
"Ne diyorsun sen, küçük; babamı mı öldüreceksin?"
"Evet, yapacağım bunu. Başladım bile. Öldürmek, Buck Jones'un tabancasını alıp güm diye patlatmak değil! Hayır. Onu yüreğimde öldüreceğim, artık sevmeyerek.. Ve bir gün büsbütün ölecek."