Hiçbir şey bilmiyorum artık, gerçekten bir bebek gibiyim. Dahası, sanki her an yeniden doğuyorum. Nereye? Bu gövdeye. Bu yetişkin gövdesine, bu yara bere içindeki iki büklüm, kemikleri çıkmış gövdeye. Bir adım var mı? Ne zamandır buradayım, niçin buradayım, bilmiyorum. Burası deyip duruyorum ama burası neresi? Düşünüyorum, bu bir dünya mı, dünya hâlâ var mı?
Çalab'ım bir şâr yaratmış iki cihan ârasınde;
Bakıcak di'dar görünür, o şâr'ın kenâresinde.
Nâgihan ol şâr'a vardım, anı ben yapılur gördüm;
Ben dahi bile yapıldım, taşu toprak âresinde.
✒️ Hacı Bayram-ı Velî Hz.
📍Hacı Bayram-ı Velî Camii
Hacı Bayram Velî’nin bu kıymetli eseri seyr-i sülûk hakkındadır. İnce anlamların remzlerle beyân edildiği bu harika nutk-i şerîf üzerine birçok şerhler yazılmıştır. Bu enfes ziyafetin sadece ilk beytindeki muhteşemlik hakkında burada paylaşım yapmak istedim.
Şârdan yani şehirden maksat insanın bizzat kalbidir. Kalp, Hakk'ın tecelligâhıdır. Kalp sözcüğünün kökü olan eylem ‘bir hâlden bir hâle geçmek’ demektir. Bu değişim de tecellîyât-ı ilâhî ile olur.
Roman çok partili döneme geçişi kapsayan yıllarda (1950-1960) Türkiye'de liberal ekonominin önem kazandığı ve Marshall Planları doğrultusunda ABD destekli ekonomik yardım paketleriyle yoğunlaşan Amerikan etkinliğine bununla birlikte Adnan Menderes dönemi siyasetini eleştirmiş.
Bu romanın önemli bir özelliği de
Ayla Kutlu' nun sonraki romanları ve hikayelerini biraz incelediğimde çoğu eserlerinde görüleceği üzere dönemin kadın sorunlarına da ilginç şekillerde dikkat çekmesi.
Polyamid (naylon) giysilerin, Amerikan sakızlarının sokaklarda satılmaya başlamasıyla birlikte, çocukların oyun alanlarında dev yapılar yükselmeye, sokak çeşmesi çevresindeki çamurdan yapılan oyuncakların yerine plastikten olanların yani aslında içinde bulunduğumuz dönemin başlangıç safhasını doğal yapımızda suni yapılaşmaya nasıl yeltenildiği ve özendirildiği, bu sürece geçişi anlatıyor kısacası.
Böylesine hızlı bir değişimle birlikte, dış görünüşlerin yanı sıra değer yargılarımızda kabuklaşarak yok olmaya yüz tutuyor maalesef...
Islak GüneşAyla Kutlu · Bilgi Yayınevi · 200225 okunma
Bir şeyler değişti sokakta. Değişiklik çok yavaş oldu, birbiri ardına eklendi. O yüzden değişirken, değiştiği fark edilmeyen, ya da günlük yaşam içinde küçük dalgalanmalar olarak nitelendirilen şeylerdi başlarda. Giderek toptan değişti sokak...
Hangi pencereyi açarsan aç o tütsü
Yağmur, bulut, ağaç, sokak, taş, görüntü
Her yerde, her yerde! Düzde ve yokuşta, Sağımda solumda, bugünde ve sonsuzda
En eski, çok değişken, yok gibi yeni,
Ey benden gittikçe bana gelen gemi
"Küsmek boyun eğmeyi reddetmektir. Gücüm sana yetmiyor, seninle dövüşemem ama sana tabi olmayı reddediyorum, diyebilmektir” diyorsunuz. Son yıllarda sıklıkla kullanılan, Türkçesini bile bulamadığımız “cool”kavramının bu topraklardaki tezahürü bu mudur?
"Ne yaşadıysanız yüzünüze yansır. İnsanın yüzü bir kitap gibi okunabilir. İfadeniz bomboşsa da hiçbir şey yaşamadığınız fark edilir. Bundan kurtulmak mümkündür; yaşayın, monotonluktan uzaklaşın, gezin, görün, keşfedin, başkalarıyla ilgilenin, okuyun, sevin."
Zenginin zengin diye derdi olamaz. Fakirin fakir diye.
Gencin genç diye. Yaşlının yaşlı diye. Kime hak bu dert dediğiniz şey?
Niye sormuyor kimse birbirine derdini? Niye dinlemiyor?