Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Ecmel mina

Ecmel mina
@tuvana2121
Kitap, şiir ve müzik seven, yüreğinin dilinde keman çalan, arşe ile arada sırada söz ve şiir yazan kendi dünyasında bir insan. Okunup unutulmamaya değer her anlamlı cümleyi paylaşıyorum, tekrar geri dönüp okumak için.
Sabitlenmiş gönderi
Şiirlerimden;
Bazen bir deliyim huysuz korkusuz, Bazen sahte bir veli. Bazen esen bir sabah yeli, Bazen de habersiz bir tsunami seli. Bazen taşan bir volkan, Bazen taş yağmurlarına kalkan, Kimim ben? neyim, nerden bileyim. Kimi zaman ölü bir deniz, Kimi zaman kasvetli bir dehliz. Kimi zaman bir arizona çölü, Kimi zaman bir annapurna dağı. Kimi zaman bir baykuş sesi, Kimi zaman anka'nın gölgesi, Kimim ben? neyim, nerden bileyim. Bazen yalnızlığa eş, geceye kardeş, Bazen uyumsuz, doyumsuz bir serkeş. Bazen bir çocuk gibi oynayan dalgalarla Bazen kavgaya tutuşan kargalarla. Kimim ben? neyim, nerden bileyim.
Ecmel mina
Ecmel mina
Reklam
Korkuların yüzeye çıkmaya çalışırken sen korkularını bastırırsan ve üzerlerini örtme yoluna gidersen çaresiz kalırsın, göremediğin korkularla ilgili ne yapabilirsin ki? göremediğin şeyi nasıl değiştirebilirsin? değiştiremediğin için bilmediğin bir yönünün seni kontrol etmesine izin vermiş olursun. sen onu kontrol ettiğini zannetsen de aslında o diğer yönün seni kontrol ediyor olacaktır. Hayatındaki sıkıntılar birbirini tekrar etmeye devam edecektir.
Kaçınmacı bağlanan kişi ile kaygılı bağlanan kişi farkları
“Eğer birine yakınlaşırsam beni incitir, eğer birine yakınlaşırsam beni terk eder, eğer birine yakınlaşırsam altüst olurum, eğer birine yakınlaşırsam üstesinden gelemeyeceğim duygularla karşılaşabilirim” korkusuyla yaşarlar. Ama bu korkuyu bile hissetmemek üzerine kurulu bir kaçınma sistemi oluşturduklarından bunun bile farkında olmazlar. kaçınan bağlanma gösteren kişi korkmaktan da korkar. Korkmaktan korktuğu için kendine o korkuyu hissetme fırsatı bile vermeden hızlıca hareket eder. Korku duygusunun tahayyülü içinde uzun süre kalamaz. Dolayısıyla ani hareketlerde bulunmak, kaçınan bağlanma gösteren insanların bir özelliğidir. Aniden ayrılabilirler, aniden başkasını bulabilirler, aniden işlerini bırakabilirler, aniden şehir değiştirebilirler. Kaygılı bağlanma gösteren biri şehir değiştirmek için düşünür de düşünür... "Öyle mi olur böyle mi olur, pişman olur muyum, olmaz mıyım, pişman olursam geri dönebilir miyim, ya geri dönemezsem, ya döndüğümde hiçbir şey eskisi gibi olmazsa?..." Bütün bu kaygılı düşüncelerin ve ihtimallerin sonu yoktur onun için. Ani hareket edemez, bunlar kaygılı bağlanma gösteren insan için çok zor kararlardır.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Uygulama ve üretmeye kendinizi sürekli adadığınızda doğru yanıta rast gelme veya sorunu farklı açıdan görme ihtimali artar.
Kafanızda uçuşup duran seçeneklerden birine kendinizi adadığınızda, birçok seçenek hakkında düşünmeye nazaran daha çok kaçınılmaz biçimde çözüme yaklaşırsınız.
Reklam
Birini ikna etmek istiyorsanız karşıt kanıtları daha önemsiz gösterebilir, kendi kanıtlarınızı da daha çok vurgulayabilirsiniz. Genellikle insanların bir şeyi sunmada belirli bir sebebi vardır; bu yüzden bunu hesaba katmalı ve hemen hemen her şeye ihtiyatla ve bir miktar şüpheyle yaklaşmalısınız. Aynı zamanda bilgiyi yorumlamada kendi önyargılarımızı da incelemelisiniz, çünkü sizin de bilinçdışı önyargılarınız veya tercihleriniz olabilir.
Ne sen anladın beni, ne ben seni..
Kaygılı bağlanan insanlar, otomatik olarak kaçınan bağlanma gösteren insanlara eğilim gösterirler. Birbirlerini her daim bulurlar. Hayatlarında hep aynı şeyleri yaşarlar. İlişkilerinde hep aynı tıkanıklıkları deneyimlerler. Kaçınan bağlanma stilindeki insanlar, kendi alanında daha özgür olmak isterler, çok içlidışlı olmamayı tercih ederler, tabiri
Kaçınmacı bağlanma stiline mi sahipsin?
Kaçınan bağlanma gösteren biri olup olmadığını anlamana yardımcı olması açısından şimdi sıralayacağım sorulara yanıt vermeyi deneyebilirsin: Karşına çıkan erkekler/kadınlar duygusal insanlar mı? Daha fazla ve çabuk yakınlık gösterenler mi? Endişe ve kıskançlık seviyeleri daha mı yüksek? Duygularını senden çok daha açık biçimde ifade edebilen insanlar olabilirler mi mesela? Terk edilmek konusunda fazla mı hassaslar? Onu terk etmenden, kolaylıkla ondan uzaklaşmandan, ona çok yakınlık göstermediğinden mi şikâyet ediyorlar? Cevabın çoğunlukla evet ise, kaçınan güvensiz bağlanma gösteriyorsundur. Bu durumda seçtiğin partnerler, çoğunlukla birinci çocuklar olurlar. Yani kaygılı güvensiz bağlanma gösteren kişilere çekilirsin.
Bağlanma modeline göre karşılaşmalar ve deneyimler
Diyelim ki bir ayrılık yaşadın. Bunun sendeki etkisi nasıl olur, düşün bakalım? Üzüldüğünü belli etmemeye mi çalışırsın? Başkaları ayrılıktan sonra yaşadığın duyguları görecek ve bunları sana karşı kullanacak diye endişe mi edersin? Zayıf görünmekle ilgili endişelerin olur mu? Cevabın evet ise bu durumda kaçınan bir bağlanmadan söz etmeye başlarız işte. Kaçınan bağlanma gösteren insan, "kaçınmacı" bir yaklaşım öne sürer. Peki ama neden? Çünkü kaçınmacı yaklaşım öne sürmek, onun güvenli alanında durabilmesini sağlar. Güvenli alanında durmak için harcadığı çaba kırılmayı ve incinmeyi engellemek üzere harcadığı bir çabadır. Çok kaygılanır ama kaygılarını da göstermemeye çalışır. Üzüntüsü vardır belki ama bunu da kimseye ya da karşısında zayıf görünebileceği ihtimalini kendinde saklı tuttuğu kişiye göstermemeye çalışır. Öfkesini de göstermemeye çalışır tabii. "Kaçınmacılık" dediğimiz şey aslında tamamen duygulardan kaçınmaktır. Duyguları göstermekten, ifade etmekten hatta duygularla yüzleşmekten bile kaçınmaktır.
Toplumsal koşullanma en iyi şartlarda, birinin bakış açısını anlamanız ve dile gelmeyen düşünceleriyle motivasyonlarını çözmeniz için size özel bir içgörü katabilir. Ancak çoğu zaman başkalarının bakış açılarını görme ve anlamada, hatta burnunuzun ucundaki gerçeği fark etmede sizi daha beceriksiz kılacaktır. Gerçekten de genel anlamda toplumsal koşullanma ve sabit düşüncedeki tehlikenin sebebi budur. İçinizde öyle derinlere kazınmışlardır ki dünyayı o şekilde algılarsınız ve farklı fikirlerin farkında bile olmazsınız.
Reklam
Mantıklı düşünmenin önündeki engeller ( sabit düşünme)
Sabit düşüncenin ikinci yanı da eylemlerimizin, çocukluktan itibaren nasıl bir toplumda yetiştiğimiz ve zihnimize nelerin kazındığıyla fazlasıyla etkilenmiş olmasıdır. Elbette ki her birimiz farklı deneyimlerin özetiyiz; ancak aynı zamanda düşünüş biçimimizi etkileyen farklı kültürlerin, geleneklerin ve toplumsal koşullanmaların bir sonucuyuz. Hatta tüm bunlar bizim fikirlerimizi etkiler ve nesnelliği oldukça zor bir hale getirir. Komünist bir ülkede doğmuş biri kapitalist ülkede doğmuş biriyle tartıştığında her iki taraf da sosyal ve yetiştirilme şartlarının etkisiyle davranır; bu da tartışmaya kattıkları etkileri belirler. Geçmişlerinin kendilerini etkilemesine izin vermemeye çalışsalar bile bu tarz şartlanma ve yetiştirilme bilinçdışı seviyesinde işler. Çocukluğunuzdan miras kalan, özümsediğiniz görüşlerden ve davranışlardan kaçmak imkansızdır. Belirli bir konumda, belirli bir kültürde ve ırkta doğdunuz; bunlar da toplumsal koşullanmalarınızı önemli ölçüde etkileyerek yetersiz, duygusal veya savunmacı bir şekilde düşünmenize sebep olur.
KAÇINAN GÜVENSİZ BAĞLANMA
"Kendimi korumak zorundayım." Kaçıngan bağlanma modeliyle yetişmiş kişiler, duygularını gösterme konusunda çok zorlanırlar. Duygularını gösterdiklerinde tehlikeye açık olduklarını düşünürler. Birine karşı duygu hissetmekte de kendi duygularını anlamakta da güçlük yaşarlar. Tepkilerinde genel olarak öfke vardır ama öfkelerini göstermekten bile kaçınırlar, çünkü öfkelendiklerinde içlerindeki korkuyu da açığa çıkarmış olurlar. Bu tip davranış geliştiren kişiler duygusal açıdan ölü gibidirler ve çoğunlukla "umursamaz" olarak bilinirler. Dünya yıkılsa umurlarında değil gibidir. Hiçbir deneyimden olumsuz etkilenmemeye çalışırlar. "Fark etmez" sözü dillerine adeta pelesenk olmuştur. Duygularını ve düşüncelerini ifade etmezler. Ne üzüldükleri bellidir ne de mutlu oldukları... Gizemli ve soğuk bir tavırları vardır. Yakın ilişki kurduklarında sembolik olarak anneleri tarafından yutulacakmış gibi hissederler. Dolayısıyla ilişkilerinde çoğunlukla mesafeli bir tutum sergilerler.
Kaygılı Güvensiz Bağlanma
Kaygılı güvensiz bağlanma modelinde anneyle ( bakım veren) güvensiz bir bağlanma söz konusudur. ..... Yetişkinlikte yakınlıklar kurmaya başladığında ötekilerin her an terk etme ve habersizce gitme ihtimalinin kaygısını yüreğinde taşıyacağı tohumlar olarak biriktiriyordur. Bu kaygı kişiyi yetişkinlikteki ilişkileri içerisinde kendini güvende hissetmediği, partnerini sürekli kontrol eden, fazladan takibe alan, endişeli bir dedektife dönüştürür. Ötekine güçlü bir saplantıyla odaklanmış bir zihin, öyle veya böyle muhakkak terk edilmekle ilgili bir ipucuna rastlar. Tohum aktifleşir ve protestocu öfke uyanır. Ötekine karşı yüksek bir nefret başlarken aslında "Neden beni terk ediyorsun?" yakarışıyla derinden yükselen sevginin hissedilmesine duyduğu ihtiyaç ortaya çıkar.
Güvenli bağlananlar
Güvenli bağlananlar hızlı ve çabuk ilişkiler kurmazlar, tanıyarak ilişki kurmayı tercih ederler. Özgüvenlerinin yüksek olduğunu görürüz, çünkü ne istediklerini gayet iyi bilirler. Engeller onları pes ettirmez. Başkalarının haklarında ne düşündükleri konusunda endişeli değillerdir, başkalarının kendileriyle ilgili düşüncelerine takılıp kalmazlar. İlişkilerinde de güvensizlik yaşamazlar. Zaten güvenebilecekleri kişileri seçerler. Güvenilmez olan kişilere güvenmeye çalışarak ya da onları istedikleri kişi haline getirmek için zaman kaybetmezler. Güvenli bağlananlar, güvenmedikleri için geride durmazlar. Ne güvenirler ne de güvenmezler önce. Çünkü ne güvenmeleri için bir sebepleri vardır ne de güvenmemeleri... Güvendiklerinde incitilmekten ya da başlarına bir şey geleceğinden korkmazlar, sadece tanımaya çalışırlar. Gerçeklikle kendilerini ortaya koyma konusunda gayet açıktırlar, çekinmezler. Duygularını ve düşüncelerini rahatlıkla söyleyebilirler. Duygularını paylaşırlar ve yargılanmaktan korkmazlar. Bunun doğal bir deneyim olduğunu düşünerek paylaşırlar, empatileri yüksektir.
Bağlanma kuramları
Bağlanma kuramlarına göre 0-1 yaş arasında çocuğun anneyle (bakım verenle) kurduğu ilişki, yetişkinlik çağında başkalarıyla kuracağı ilişkilerin niteliğini ve onlardan beklentilerini belirler. Neredeyse tüm ilişkilerin temeli, 0-1 yaş arasında anneyle (bakıcı) kurulan bağda gizlidir. Anneyle kurulan güven bağının şekli, yetişkinlikteki kontrol edilemez tutumların şifresidir. Bu bağlamda 1 yaşındaki bir çocuğun gelişim sürecini gözlemlerken, bakım vereniyle kurduğu ilişkiye bakarak ileride onun nasıl ilişkiler yaşayacağını, başkalarına nasıl davranacağını ve hatta hangi hastalıkları yaşayabileceğini bile öngörmek mümkün.
Ecmel mina
Bir kitabı okumaya başladı
Einstein Gibi Düşünmek
Einstein Gibi DüşünmekPeter Hollins
7.1/10 · 433 okunma
486 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.