"Bu dünyanın insanları kendilerini bağlayan öyle bağlar yaratmışlar ki oğul; kendi bağları kendilerini bağlıyor. Kendi kendilerini bağlı yorlar haberleri yok.. çözemiyorlar, kendi bağlarını çözemiyorlar.. ben ne deyim."
Sayfa 24Kitabı okudu
"Senin yeryüzünde var olduğunu, bu yüzün, bu bakışların bir yerlerde yaşadığını bilseydim, her şeyi bırakır, seni arardım."
Sayfa 9Kitabı okudu
Alpaslan çadırın kapısından çıkarken içinden geniş, derin, bütün göğüs boşluğundan kopup gelen bir besmele çekti. Yine içinden «Sen de duydun mu hay Sarı Hocam» diye sordu. «Duymadıysan... Bismillahirrahmanirrahim...»
Sayfa 276
Okur Takip Önerileri
"Ya ayrıcalıklı yaratılmanın şartı o tasaları çekmekte ise? Ya kaygılara kapılmayan, çilelere koşmayan kişiye ayrıcalık tanınmayacak ise, tanınmadıysa?"
Sayfa 280Kitabı okudu
Bekleyen Ak Hocaya ezile büzüle: "Ak Hocam ezan şart mı?" diye sordu.
"Şart!"
"Okunduğunu duyduk, biliyoruz ya."
"Bir de biz duyuralım."
"İn cin yok ortalıkta. Dağ taş uykuda. Biz bizeyiz."
"İyi dedin ya; uyuyan dağı taşı uyandıralım, ortalıkta olmadığını söylediğin ini cini çağıralım. Ezan Tanrının çağrısıdır, Tanrının çağrısını Tanrının yarattıklarına duyurmamak olur mu?"
"Olmaz Ak Hocam, olmaz da.... nasıl desem bilmem ki, hani benim ses...? Ses denir mi soyhaya Allah bilir, uyandıralım dediğin dağı taşı öfkelendirmesin de. İni cini başımıza üşüştürmesin de. Söylemesi benden."
Ak Hoca, Çerçinin Ak Hocayı gördüğü günden bu yana ilkin, gönül dolusu güldü. Kırın, gece yalnızlığının, uykuda bildikleri dağın taşın tenhalığında can bulmuş bir tatlı gülmeydi, doyuncaya kadar sürdü.
Ezanı da kendi okudu; Çerçiyi eziyete sokmadı.
Sayfa 157Kitabı okudu
"Sen benim bilmediğim gönlüm müsün, karanlıklara ışığım mısın, önümde uzayan yolum musun, bir yazılan kaderim misin sen?"
Sayfa 146Kitabı okudu
"Üç yıl boyunca, ağzımdan geldiğince konuşmuş ve sonuçta, kendimi bir tımarhanede bulmuştum. Dolayısıyla, gevezeliğin işime pek de yaramadığı ortadaydı. Dil yorgunluğundan başka bir şey değildi. Üstelik konuşmayınca, kavga da çıkmıyordu. Çünkü her kelime bir kavgaydı."
Sayfa 274 - GazaKitabı okudu
"Başkalarına söyleyecek bir sözüm olabilmesi için önce kendime söz geçirmem gerektiğine inanıyorum. Bana bugün, ne yapmalı? diye soracak olurlarsa, ancak, önce kendini düzeltmelisin, diyebilirim. Bir temel ilkeden yola çıkmak gerekirse, bu temel ilke ancak şu olabilir: Kendini çözemeyen kişi, kendi dışında hiç bir sorunu çözemez."
Sayfa 94Kitabı okudu
"Gözlerini yumdu. Ak Tanrım! Aklı Tanrım bildin mi bâri diyebildi. Sonra, karanlık!"
"Gönül sürgünü olmak kötüdür."
Sayfa 179Kitabı okudu
"Evlat, güneşi mumla değişme sakın! Değişirsen ilk rüzgarda karanlıkta kalırsın."
"Yıllardır neye yanarım bilir misin? Ali'yle iki evladı Halife Osman'ı isyancıların elinden kurtarmaya çalışırken senin ve diğer emevilerin kılı bile kıpırdamadı. Oturup onun katledilişini izlediniz. İş işten geçtikten sonra en başta sen atıldın ortaya. Osman'ın kanına mukabil kan istediğini söyledin. İlle de birilerinin boynunu vurup cesedini verin diyordun. Ali katilleri bulmadan kimseyi cezalandırmam deyince, onu Osman'ın katillerini korumakla suçladın. Sonra da Emirül Müminin'e isyan ettin. Yine aynı bahaneyle İmam Hasan'la savaştın. Oysa idare senin eline geçince şu şu adamlar Halife Osman'ın katilidir diyerek kimseyi suçlamadın. Hesap günü Osman'ın yüzüne nasıl bakacaksın?"
"Allah'ın yer yüzündeki gölgesi Muaviye oğlu Yezid'in fermanıdır. Üç gün boyunca bu şehirdeki cümle canlar askerlerimize mübahtır. Dileyen dilediğini yapabilir.
Güya fetvalarını alan yirmi bine yakın Emevi askeri, üç gün boyunca binlerce eve girecek, içlerinde Bedir gazilerinin de bulunduğu seksen sahabeyi ve dokuz bin mümini tek tek katledecek, yine güya üç gün her şey mübah fetvasınca binden fazla ensar kızına ve torununa tecavüz edecekti."
"Bazen biri size reddedemeyeceğiniz miktarda para sunduğunda, birdenbire reddedebileceğiniz bazı ahlaki değerleriniz olduğunu fark edersiniz"
"Rahat bir vicdandan daha yumuşak bir yastık yoktur"