Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

kapitalist

Lideri ne Atilla ne de Büyücü Hekim olan, üreticilerin kurduğu, baskın olduğu ve yönettiği, tarihteki ilk toplum Amerika Birleşik Devletleri'ydi. Siyasi ilkelerinde saklı olan ahlâkî düsturlar Büyücü Hekim'in kendini feda etme düsturları değildi. Anayasasında cisimleşen siyasi ilkeleri Atilla'nın kaba kuvvetine verilmiş bir açık çek değil, gelecekteki Atilla'nın hırsına karşı insanın güvencesidir.
Sayfa 23
Reklam
O dönemde felsefe "teolojinin hizmetçisi" olarak varlığını sürdürüyordu ve buna uygun olarak baskın görüş Plotinus ve Augustine'in dillendirdiği Platonculuktu. Aristo'nun eserleri asırlar boyunca Avrupalı âlimler tarafından unutuldu. Rönesans'ın başlangıcı Aristo'nun Aquinalı Thomas yoluyla geri dönüşüdür.
Sayfa 21
Bugün kendini entelektüel olarak lanse edenlerin çoğunluğu, kendi yarattıkları bir boşlukta poz veren, Varoluşçuluk ve Zen Budizm gibi felsefeleri benimseyerek aklın sahasından kaçan korkak zombilerdir. (...) ... çukurlarda yaşayan, bir avuç ekin için toprağı eşeleyen ve insandan üstün görüp tapındıkları biçimsiz hayvan heykellerine şükranlarını sunan çıplak ayaklı ilkeller tarafından ve onlar için geliştirilmiş felsefi doktrinlerin rehberliğinde, demiryollarını, havaalanlarını, kıtalar arası menzili olan füzeleri ve H-bombası stoklarını, büyük endüstriyel uygarlığımızın işletmesi bekleniyor şimdi.
Sayfa 6

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Birçok insan, yeni salgınların ve bulaşıcı hastalıkların yayılması gibi geleceğin dert ve tasalarının, doğrudan insanın kendisine ve doğaya yönelik kıyımının bir sonucu olarak görüyor. Ancak, pek az insan bu yıkımın nedeninin para hırsı olduğunu söyleyecek kadar cesur. En zenginlerin servetlerini daha hızlı arttırma içgüdüleri, kaynakların sonuna kadar sömürülmesine yol açıyor. Mevcut ekonomik işleyişle bu yıkım arasındaki ilişkinin genellikle üstü örtülüyor ya da inkâr ediliyor.
Sayfa 10
lord toprağın sahibi değil
Serf gibi malikânenin beyi de toprağın mülkiyetine sahip değildi, o kendisi de daha yukarıda bir başka lordun kiracısıydı. Serf, serbest köylü ya da özgür insan, toprağının tasarruf hakkını malikâne lordu adına “elinde bulunduruyor”, lord bunu bir konttan bir dükden, dük de kraldan alıyordu. Bazen iş daha da ilerilere varıyor, bir kral başka bir kralın toprağının tasarruf hakkını elinde bulunduruyordu.
Sayfa 18
Reklam
serf toprağı değil, toprak serfi tutar
Köylülerin hepsi az çok bağımlıydılar. Lordlar, köylülerin lord için varolduğuna inanırlardı. Lordla serf arasında eşitlik hiçbir şekilde söz konusu değildi. Serf toprakta çalışır, lord da serfi çalıştırırdı. Lord açısından bakıldığında serfle “demesne”deki hayvanlar arasında pek fazla fark yoktu. Öyle ki, onbirinci yüzyılda bir Fransız köylüsü 38 Su’ya, bir beygir ise 100 Su’ya satılıyordu! Lord, tarlada çalıştıracağı için ihtiyaç duyduğu öküzünün kaybolmasına nasıl üzülüyorsa, serflerinden birinin kaybına da aynı şekilde üzülürdü –tarlasında çalışması gereken insan– sığırdı o da. Dolayısıyla, serf topraktan ayrı satılamazdı ama, toprağı bırakıp gidemezdi de. “Elinde tuttuğu toprağa ‘tenure’ denirdi (Lâtince ‘tutmak’ anlamına gelen ‘tenere’den) ama yasaya göre serf toprağı değil, toprak serfi tutardı.” Kaçmaya çalışır da yakalanırsa, çok ağır bir şekilde cezalandırılabilirdi; dönmesinin zorunluğu tartışma konusu olamazdı.
Sayfa 17
Serf-Köle farkı
Malikâne beyinin iradesinden bağımsız olarak bir serf, ailesini bir arada bulundurma hakkına sahipti. Köle, her yerde ve her zaman alınıp satılabilecek bir maldı ama, serf topraktan ayrı olarak alınıp satılamazdı. Lord, malikânesinin mülkiyetini bir başkasına bırakabilirdi, ama bu sadece serfin yeni bir lordu olacağı anlamına gelirdi; serf kendisi toprağında kalırdı. Bu önemli bir farktır, çünkü serfe kölenin hiçbir zaman sahip olmadığı bir çeşit güvenlik sağlıyordu. Ne kadar kötü muamele görse de, serfin ailesi, bir evi ve küçük bir toprağı kullanma hakkı vardı. Serflerin güvenliği olduğu için bazen özgür, ama şu veya bu nedenle meteliksiz, evsiz barksız ve aç-susuz bir adam, “boynuna bir urgan geçirip kafasına da bir mangır koyarak kendini (bir lorda serf olarak) sunardı.”
Sayfa 15
Dewey'nin öne sürdüğü temel fikir şudur: "Toplumsal kurumlardan etkilenen herkesin bu kurumları oluşturma ve yönetme hakkı olmalıdır."
Sayfa 224
Kibbutz
Kibbutz tüm üyelerinin ihtiyaçlarını karşıladığından üyeler maaşa veya ücrete ihtiyaç duymaz. Başlangıçta kibbutz topluluğu ailenin üstünde tutuluyordu. Çocuklar grup halinde yaşıyor ve büyüyordu. Bugün çocukların birçoğu anne babalarının evinde uyumalarına rağmen günlerini yaşıtlarıyla geçiriyor. Yemekler komün halinde pişiriliyordu. Üyelere yiyecek, giyecek, barınak, sosyal ve tıbbi hizmetler sağlandıktan sonra artan kazançla yerleşim yerine yeni yatırımlar yapılıyordu.
Sayfa 191
Yerleşim Hareketi
1880'lerden 1920'lere kadar popüler olan yerleşim hareketi, zenginle fakirin birbirine bağımlı topluluklar halinde yaşamasıyla yoksulluğun azalacağını öne sürüyordu. Hareketle birlikte şehrin yoksul kesimlerinde halk evleri inşa edildi. Buralarda "yerleşim işçileri" olmaya gönüllü orta sınıflar yaşıyor ve komşularına eğitim ve hizmet veriyorlardı.
Sayfa 179
Reklam
Churchill'in savaşı kazanıp, seçimi kaybetmesi
Temmuz 1945'te, Japonya'nın teslim olmasından bir ay önce İngiltere'deki seçmenler Winston Churchill'in savaş hükümetine oy vermeyerek savaşın bitimini kutladılar.
Sayfa 178
Bad Godesberg Programı
Nazilerin eline terk edilmiş olan Almanya Sosyal Demokrat Partisi yeni baştan kurulduktan sonra 1959 yılındaki "Bad Godesberg" programıyla marksizmden koptu. Parti Marksizm yerine "en çok rekabeti ve planlamayı" içinde barındıran bir "sosyal piyasa ekonomisinin" peşine düştü.
Sayfa 176
Bismarck'ın sosyal sigorta programı
Sosyalistlere uzak duran işçi sınıfının bağlılığını kazanmayı hedefleyen Şansölye Otto von Bismarck 1893'teki sağlık sigortası planı, 1894'teki işçi tazminatı ve 1889'daki yaşlı ve engellilere aylık bağlanması da dahil olmak üzere Almanya'nın ilk zorunlu sosyal sigorta programını uygulamaya koydu. Çok geçmeden Avusturya ve Macaristan da Almanya'nın izinden gitti. Hemen yanı başında yeni İşçi Partisi'nin nefesini hisseden liberal Herbert Asquith hükümeti 1911 yılında bir dizi benzer reformu uygulamaya koydu. Bunlar arasında İngiltere'nin ilk sağlık ve işsizlik sigortası planları, yaşlılık maaşları, ulusal iş bulma ağı ve sanayilerin asgari ücretlerini belirleme gücüne sahip ticaret heyetleri bulunuyordu.
Sayfa 176
refah sosyalizmi
Rus Devrimi'yle birlikte kendini sosyalist ve komünist olarak tanımlayan partiler arasında büyük bir uçurum açılmıştı. 1945 yılında Batı Avrupalı sosyalist partiler artık Marx'ın ve Lenin'in değil, Edward Bernstein ve Fabianların halefleriydi. Sosyalist devlet kurma fikrine ideolojik anlamda hâlâ bağlı olmalarına rağmen iktidara gelmeden önce reform uğruna devrimden vazgeçmişlerdi. Açık bir değişim talebiyle göreve gelen Avrupalı sosyalist partiler farklı tür "refah sosyalizm"leri ürettiler. Bu refah sosyalizmlerinin her biri, devlet eliyle düzenlenen çeşitli toplumsal refah programları ve reforme edilmiş bir kapitalist yapıyı içinde barındırıyordu.
Sayfa 175
Attlee'nin savı oldukça basitti: Eğer savaşta enerjinin yıkım araçları yaratmaya harcanmasına ve arz kıtlığına rağmen tüm halka yiyecek, giyecek ve istihdam sağlanabildiyse, barış zamanında da hükümetin harekete geçmeye niyeti ve gücü olduğunda aynı şeyi başarmak imkansız değildir.
Sayfa 178
753 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.