Usanmadın mı bülbül, gül için diz çökmeye?
Muhal bir vuslat için, hep gözyaşı dökmeye..
Yâr belli, âyar belli, aç mahmur gözlerini.
Kırıl, parça parça ol, değmez boyun bükmeye...
"Sen asla sen olma! Kemal ve erdem sadece budur, sen sende kaybol, vuslat sadece budur.
Sen onda fåni ol, hulül dediğin işte budur! Onda fâni olmak dışında kalan her şey boştur, lüzumsuzdur."
Yalnızlıklarının farkında olmayanlar, tek başına olmayı yalnız olmak zannediyorlar...
yolun başında şaştıkları için, yolun başında şaşkınlığa uğradıkları için böyle zannediyorlar...
Keşke uğramakla kalsalardı, bilakis orada ikameti seçtiler.
İşte bu yüzden zannetmeye devam ediyorlar...
Onları şaşıran ifadenin kendisi...
Yalın-ız olmayı...
Ey ilahi sırları öğrenmek isteyen!
Sen bil ki, insan, acizlik ve noksanlık ile kulluk kapısında durup vuslat kapısının açılışını beklemek ve Allah'ın cemâlini yakından görme saadetine kavuşmak için yaratılmıştır.
Yılların gönüllerinde biriktirdiği hasretle, özlemle birbirlerine sarıldılar.
İki yaralı yürek, iki hüzünlü gönül birbirine kavuşuyordu.
Vuslat ne demek, kavuşmak ne demek herkese gösteriyorlardı.
Evet:
Yusuf sabretti Mısır'a sultan oldu;
Yakup sabretti Yusuf'u sultan buldu.
Senin adın aşk azê ...
bazen kırık bir ezginin mısrasında
bazen de nağmesini kaybetmiş
bir ayrılık cefasında
Senin adın aşk'tı azê ...
ay'ı ortadan ayıran gecenin ayazında
kadim bir sonbahar akşamında
yahut giz perdesi aralanmamış bir
ülkenin devrilmemiş köhne bir sokağında
Senin adın aşk azê..
kaderine kabul olmuş yusuf gibi aşk
Aşk sabır, aşk vefa, aşk hoşgörü ve sadakat... Aşk mutluluğu bekleyen gönüllerin özlem bestesini yapan kutsal bir dua... Aşk gurur ve kalpten silinmeyen duygularla ebediyete yazılan teslimiyet mektubu... Şayet aşkta vuslat varsa hayatın en anlamlı süsü olur. Ayrılık varsa susan gönüllerin sır kasasında toprağa düşen kaderi olur...