Evet o dört sesten vazgeçemiyor, çok seviyor onları: Yüreğin, müziğin, kadının ve suyun sesi... Peki yüreğin sesi nerde? Biliyor, yürek toprağında, vatanında ses verir. Nerede o ses? Nerede o sesin yaydığı koku ve tatlar? Yüreğin sesini seviyor. Yüreğin ses verdiği bir yaşamı özlüyor. Böyle bir yer özlüyor. Yaşamak için bir yer, bir mekan.
Veysel Bingöl
@vyslbngl21
·
02 Eylül 2023 00:05
Mirim, hayatı yaşanılır kılan dört sesin varlığıdır. Yüreğin sesi, kadının sesi, müziğin sesi ve suyun sesi.
Peki, kimiz biz?
Kürt’üz-Türk’üz, kadınız-erkeğiz, Aleviyiz-Sünniyiz ama önce insanız. Birbirimize yoktur üstünlüğümüz. Sadece zulme karşıdır öfkemiz. Serez’in esnaf çarşısında Şeyh Bedrettin’dir adımız. Pir Sultan’dır bir yanımız. İşkence tezgahlarında, Hallac-ı Mansur olduk. İbrahim’dik. Mazlum’duk biz. Dar ağacına yürürken başımız dikti. Deniz’dik. Hüseyin’dik. Yusuf’tuk. Sait’ti adımız, Dağkapı meydanında. Dersim'de Rıza olduk. Bolu Beyi’ne boyun eğseydik, Köroğlu’na çıkmazdı adımız. Mahir olmazdık, cesaret timsali. Kuyuda Yusuf’tuk, Kerbela’da Hüseyin. Sürgünde Ahmet Kaya, zindanda Yılmaz Güney’di namımız. Unutmayın ki;
Ekilir ekin geliriz,
Ezilir un geliriz,
Bir gider bin geliriz,
Bizi vurmak kurtuluş mu?
Herkes kadeh kaldırıyor kaybettiklerine;
- Şerefe.
+ Neye içiyoruz ?
- Gidenlere.
+ Kim gitti ?
- Kimse kim.
+ Doğru ya herkesin bir gideni var demi?
- Bir de gönderdikleri...
+ ...
Saraylar saltanatlar çöker.
Kan susar bir gün!
Zulüm biter.
Menekşelerde açılır üstümüzde,
Leylaklarda güler.
Bugünlerden geriye,
Bir yarına gidenler kalır.
Bir de yarınlar için direnenler.
youtube.com/watch?v=5uv-wOV...
İstanbul çok güzel Nihal. Fakat içinde doğup büyüdüğümüz Diyarbakır daha güzeldir. Oranın topraklarında bize yakınlık var. Oranın taşları bize karşı hissiz değildir. Oranın havası ciğerlerimizi iftiharla şişirecek ne de olsa temiz, öz havamızdır. Oranın suları ancak bizim hararetimizi söndürebilir. O muhit içinde ancak biz varlığımızı gösterebiliriz. Ancak Diyarbakır denen yerde, yaşamanın ulviyetini kavrayabiliriz... Velhasıl şekerim, Diyarbakır’ı sevmek bir vazife ve hem de ihmal edilmeyecek mukaddes bir vazifedir.