gezdiğim gibi bitti dünya...
güya evden çıkmayacaktım
yürüdügüm ve durduğum ve yine yürüdügüm dünyada
bir dalın büküldüğü yerde bulundum.
kalbimin durup durup küstüğü yerde.
dua okunan o sularda... durup durup baktim yüzüme!
böyle ne zaman baksam; ah! kalbim sığmıyor
gövdeme
gel!
çöz dilimi, kalbime inen zorlu kışlarda
merhamet et ayagi aksayan atlar için!
ve benim için
düş/erken büyüdüm... gerisine inanma
Sayfa 17 - Sonradan, dünyanın hikayesiKitabı okudu
geçen gün arkadaşa oksidentalizm gizli bir oryantalizmdir dediğim için eleştirildim demek isterdim ama öyle birşey olmadı, kahrolası entelektüel yalnızlık!
Lisans tezimin konusu Marquez’in Yüzyıllık Yalnızlık eseriydi. Bu nedenle hem Marquez’le hem Yüzyıllık Yalnızlık’la aylarca çok vakit geçirdim. Marquez’in edebiyattaki besin kaynağına, hayal dünyasına, yaşantısına ayırdığım zamanı düşününce tekrar iyi ki diyorum. Kırmızı Pazartesi eserini okuduğumda tüm öğrendiklerimin yanında sindire sindire okumama vesile oldu tüm bu bilgiler… Marquez, toplumunu tanıyan bir yazar. Eserlerinde de toplum bilincini sosyolojik bir açıdan sunuyor. Yazdıklarının çoğunu gerçek hikâyelere dayandığını öne sürüyor. Hayal dünyasından çok deneyimlerinden yola çıktığını anlatıyor. Diğer yandan aktif olarak politikanın içerisinde yer alan yazar, aktivist bir gazeteciyken sergilediği tavrı yazar olduğunda da sürdürüyor. Öyle ki Kırmızı Pazartesi kusursuz bir toplum ve vicdan eleştirisi…
Kırmızı Pazartesi, temelde bir töre cinayetini konu ediniyor. Angela, kasabadaki varlıklı bir adam olan Bayardo San Roman’la evlenir. Bayardo, düğün gecesi Angela’nın bekâretinin bozulmuş olduğunu öğrenir ve kızı, baba evine geri götürür. Bu durum, bir namus sorununu ortaya çıkarır. Angela’nın ikiz kardeşleri Pablo ve Pedro Vicario, kız kardeşinin namusunu temizleme sorumluluğunu üstlenir. Aynı zamanda Vicario kardeşler içinde yaşadığı toplumun yasasına göre hareket etmişlerdir. Bu durum okurda suçlu-suçsuz muhakemesi yaptırıyor. “Eserde asıl suçlu kim?” sorusunu sorduğumuzda; en belirgin suç toplumun eylemsizliği diyebilirim.
Bir çırpıda soluksuz okuyacağınızın garantisini vereceğim Kırmızı Pazartesi’yi okumak için hiç vakit kaybetmeyin. Marquez’in her kitabına kefilim. Keyifli okumalar…
Kırmızı PazartesiGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 202178,1bin okunma
Oysa çok bekledim seni ben
Geceleri sabahlara kavuşturarak
Kaç pencere buğuladım, kaç perde söküldü içimden bir bilsen
Yağmurlara tuttum şemsiyemi, yağmurlar bana ıslanmasın diye
Nice zifirilerde seni tuttum önüme
Ömrüme yeni bir hayat, yoluma çentiksiz kaldırımlar döşedim adınla
Karlar yerini baharlara bırakırken ve kuşlar dönerken yeşillerime
Bir senden bi haber zamanlar tükettim, gelmedin...
Uçurumlarca düşerken çiçekler ellerinden, sahralarca kum döktüm gözlerimden
Oysa ben sadece ömrünün tentesine sığınmak için bekliyordum seni, gelmedin...
Kaç yağmur götürür içim bilmiyorum,
Kaç rüzgar taşır sineme dudaklarım.
Bu alaca yalnızlıkla daha Kaç sabah çürütürüm kimbilir,
Saba rüzgarına kapılan ömrümü alsan avuçlarına
Ve bitse nefeslerimin bekleyişi
Gelirsin diye uyutmadım hiç içimdeki çocuğu
Bekliyorum, gelmedin...
L.D
Ahmet Altan'ın "Dört Mevsim Sonbahar" adlı romanı, derin psikolojik analizler ve toplumsal eleştirilerle örülü bir eserdir. Kitap, insan ilişkileri, aşk, ihanet ve yalnızlık temalarını işlerken, bireylerin iç dünyalarını ve duygusal çatışmalarını başarılı bir şekilde ortaya koyar.
Konusu:
Roman, farklı karakterlerin kesişen
Beni en çok etkileyen bölümlerden bir tanesi "Devlet" denilen olgunun bir kasabayı nasıl yerle bir ettiği olduğu. Devlet uzak diyarlardaki, ulaşımı zor kasabaya ulasamazken kasaba halkı bir şekilde hayatlarını barış içinde, eşit haklarla devam ettirirken bir gün bir savcı "devleti" temsilen kasabaya gelir. Kasaba halkının