Lâkin zaman denilen mefhum yine zamanla, en büyük kederlerin ve hatta en büyük sevinçlerin ciddiyetini azaltıp en kısa vakitlerde acı tatlı her şeyin üzerine mazi denilen çizgisini çekerdi. İşte bu da tıpkı öyle oldu.
İşte insanoğlu bir kere daha irade denilen kaleyi, nefsi emmarenin ordularına yenik düşürecekti, çünkü insan denilen varlığın içi, iman ve küfrün amansız mücadele verdiği en korkunç harp meydanıydı.
Ey büyük Allahım, senin emirlerinle var oldukları halde, senin rızanı unutup, bu dört günlük seyahatte bulundukları dünyaya geliş sebebini unutup imtihan vermek yerine... Bunlarda yetmiyormuş gibi, yeryüzünü fitneye verip kana boyamak isterler.
"Abdülkadir öfkelendi... Kardeşi Recep'e sert sert baktı:
-Son günlerde ölüm seni çok korkutur oldu... Duyarım ki Eğilmezler'le arandan su sızmaz olmuş...
-Eğilmezler kuvvetli, yaşamak isteyen bir insan, canının kıymetini bilmeli...
-Şerefinle yaşa..."
İşte insanoğlu bir kere daha irade denilen kaleyi, nefsi emmmarenin ordularına yenik düşürecekti, çünkü insan denilen varlığın içi, iman ve küfrün amansız mücadele verdiği en korkunç harp meydanıydı.
İmkânların hepsi iflas edince kadere rıza göstermesini çok iyi bilenlerdenim. Fakat yalan söyleyip sahtekarlıkların gölgesine sığınmak bizim kitabımızda yoktur.
Kuşlar, dedi... Yeni yeni yuvalar yaparken insanlar, yeni yuvalar yıkmak için çareler arıyor... Kuşlar... Bir gün o titizlikle ördüğünüz yuvayı, yine insanoğlunun elleri bozar...