Bir arzuhâl yazdım şâhlar şâhına
Sabır köşesine otursun demiş
Nefsin arzusuna etmesin heves
Ekmeğini suya batırsın demiş
Kimse bilmez hikmetinin batnı ne
Kim bilir ki zâhiri ne batnı ne
Habîbim de taş bağladı batnına
Aklına burayı getirsin demiş
Bir ismim Ganî' dir bir ismim Gaffâr
Rezzâk ismim dilde eylesin ezber
Şekûr ismim ile eylesin iftâr
Cennet meyvelerin bitirsin demiş
İhlâs-ı şerife bağlasın özün
Tarîk-ı Rahmân' a bent etsin sözün
Nâmerd kapısına değmesin gözün
Gıll ü gışşı kalpten götürsün demiş
Ey Ruhsatî nefsin ne yaman azgın
Yalınız sen değil zamâne bozgun
Ölmeyince kesmem kulumun rızkın
Emrimi yerine getirsin demiş
Ayrıldım Ka'be'den ağlamayım mı
Bir daha döner mi yollarım yâre
Yas çekip karalar bağlamayım mı
Ayân oluyor mu hallerim yâre
Zemzem-i şerîfle yudum yüzümü
Hacerü'l-Esved'e diktim gözümü
Mevlâ'm kabûl eyle bu niyâzımı
Kaldırıp ağladım ellerim yâre
Arzuladık geldik cân feda olsun
Hayâlin rûhuma bir gıdâ olsun
Altınoluk sana elvedâ olsun
Durmasın çağlasın sellerim yâre
Medine'ye vardım erdim murâda
Kalmadı elimden gitti irâde
Sultan Muhammed'i buldum orada
Yine bülbül oldu dillerim yâre
Nasıl ayrılmalı el-aman Hudâ
İhlâs-ı şerifle ettiler cüdâ
Yüz bin huccâc ile eyledik vedâ
Ruhsat feda olsun mallarım yâre
Dedim dilber gül müsün gülşen misin bilmem nesin
Dişi inci dudağı mercân mısın bilmem nesin
Kul içinde görmemişim sen gibi mehpâre ben
Cennet içre hûrî-i gılmân mısın bilmem nesin
Acep sen misin cihânda âşıkın meyhânesi
Seni görünce uyanır şem'imin pervânesi
Yüzünü yıksan yıkılır gönlümün sayvânesi
Yoksa benim katlime fermân mısın bilmem nesin
Aklıma gaflet getirir yüzündeki edâlar
Mavi saltanın altına yakışmış ağ sâdeler
Tuzak kurmuş yoluna nice bin üftâdeler
Kerem eyle âleme seyrân mısın bilmem nesin
Gözlerine kan görünmez dâimâ kandan geçen
Malı mülkü terk eyleyip köşk ü sayvândan geçen
Bir telin lâyık görmezsin dâimâ candan geçen
Mısr içinde Yûsuf-ı Ken'ân mısın bilmem nesin
Bu edâlar sen de varken mürg-i tavûs imrenir
Mâh cemâlin seyretmeye âr u nâmûs imrenir "
Medhine müheyyâ olsa Âşık Yûnus imrenir
Ruhsatî dost uğruna kurban mısın bilmem nesin
Yok ise elde sermâyen
Muhammed' e salavât ver
Temiz tâhir ise mayan
Muhammed'e salavât ver
Hemi müjde beşârettir
Hemi Hacc'ı ziyârettir
Bin günâha kefârettir
Eşiğine süre idim yüzümü
Hediyem yok cândan gayrı Muhammed Senden başka kime edem nazımı
Bildiğim yok senden gayrı Muhammed
Beni sana bulaştırmaz bu kemâl
Aman ey yüzü ay lehleri zülâl
Ger ümmetim demez isen n' ola hâl
Yaş dökeyim kandan gayrı Muhammed
Gâhî akıllıyım gâh mecnûn deli
Gâhî hârı sevdim gâhî de gülü
Ebûbekir Ömer Osman ve Ali
Bildiğim yok bundan gayrı Muhammed
Herkes iknâ oluyorlar suçunda
Rücû eder kusûrunun ucunda
Ruhsat gibi ümmetinin içinde
Sefîl yoktur ondan gayrı Muhammed
Serde tâcım kalpte rûhum tende cânım Mustafâ
Kalmadı tende mecâlim ey cânânım Mustafâ
Rûyum siyah destim boş nasıl varanı dîvâna ben
Hakk' a yarar amelim yok gevherkânım Mustafâ
Olmadı bir irşâdımız bu nefs-i emmâreden
Herkes kemâl bulmaz imiş okumakla karadan
Yüz bin tabip Lokmân olsa kurtulmak yok yaradan
Senden gayrı yok ilâcım bî-dermânım Mustafâ
Tâlihim tecrübe kıldım bahtı siyâh karayım
Kesmedim hergiz gümânırn şem'ine pervâneyim
Ey Ruhsatî haşr olanda değn1e böyle yanayım
Tek dilde ezberim olsun nâm ü şânım Mustafâ
Daha senden gayrı âşık mı yoktur
Nedir bu telâşın ey deli gönül
Hele düşün devr-i Âdem'den beri
Neler gelmiş geçmiş say deli gönül
Günde bir yol duman çöker serime
Elim ermez gidem kisb ü kârime
Kendi bildiğine doğrudur deme
Ne zannedersin efendim beni ben bilmez miyim
Leyl ü nehâr cân verecek cânı ben bilmez miyim
İsmi nûrdur cismi nûrdur sözü nûr dehânı nur
Ol Muhammed Mustafâ sultânı ben bilmez miyim
Zîrûh olup hal dilince figan edip öttüğü
Şevk ile güller açılıp lâle sümbül bittiği
Seksen bin huccâc çekilip arz edüben gittiği
Kâbe Beytü'l-Harâm eyvânı ben bilmez miyim
Ahır zaman nebîsidir hem Muhammed Mustafâ
Anın için halk olundu bu cihân hep mutlakâ
Cümle ashâb-ı güzîn ol Çâr-yâr-ı bâsafâ
Ol Ebûbekir Ömer Osman'ı ben bilmez
miyim
Zevc-i Fâtımatü 'z-Zehrâ Mevlâ'nın arslanını
Kırdı küffârı hâk etti hem akıttı kanı Kaldırd Beytü'l-Haram'dan putların nişanını
Ol Aliyyü'l-Murtazâ aslanı ben bilmez miyim
Bilmeseydim Ruhsat alıp içmez idim câmı ben
Anın için leyl ü nehâr çekerim efgânı ben
Bir mecazî aşk yolunda artırmışım şânı ben
Gökten inen dört kitap Kur'an'ı ben bilmez miyim
Gönül vaz gel demedim mi dünyadan
Yalınız bir bana kalır belledin
Şerîattan taşra çıktın her zamân
Dünyâ hâli böyle olur belledin
Buluttan yağdıkça yağmurlar karlar
Bulunmaz yüzünde nâmuslar arlar
Yüzüne güldükçe mecâzî yarlar
Her güzeli Leylâ olur belledin
Akıp doğru râhtan yolundan çıktın
Vücûdunu nâr-ı cahîme yaktın
Ta'dîl-i erkânsız eğildin kalktın
Namaz kılma ile olur belledin
Türlü kumaşlardan alır satarsın
Vîrânede bülbül gibi ötersin
Olur olmaz yerde binâ tutarsın
Her dereyi yayla olur belledin
Pervânene kavuşmadan alıştın
Leyl ü nehâr bir havâya biliştin
Ey Ruhsatî nefsin için çalıştın
Günâhını cilâ olur belledin
Mü'min isen Müslümana darılıp etme nizâ
Gücün yettiğine varıp kurulup etme nizâ
Müslümanı sohbetinden şefkatinden ayırır
Yokuşuna bir yol bulup yorulup etme nizâ
Her sözüne sâdık isen her işine sâlim ol
Şunun bunun yakasına sarılıp etme nizâ
Sabr ile buldu bulanlar darılıp etme nizâ
Cüz 'î küllî bir cevâba kırılıp etme nizâ
Ey Ruhsatî sen nefsine eyle zulmü her zamân
Kibr ile ülfet eyleyip yâr olup etme nizâ