Ey, Oğul! Gençsin. Uslanmış ömrün 21.yüzyılın ilk çeyreğine denk geldi. Aklını formatlayan, zamanın hakim doğruları. Sen sen ol, alâkalı delillerin bütününe vakıf olmadığında, aklının çıkarımlarına güvenme. Her daim gerekli, velâkin yeterli değildir akıl.
Ey, Oğul! Herşeyi anlamaya kalkan, öfkeden ölmeyi göze alır derler. Bilesin ki, akılla
Dileğim söz söylemek ey bilge
Benden sonra geleceklere
Anlayış karşı çıktı, dedi ki
Sözün yanlışsa sana zarar verir
Halkın dili kötüdür, seni çekiştirir
Kişinin huyu kıskançtır, etini yer
Bakınca gördüğümde azaldı yük
Kendime dedim, söyle, içini dök
Neden dersen eğer açayım sana
Ey yiğit, sen sözümü dinle
Yanılmaktan gelir bu insan adı*
Yanılgı insan için yaratıldı
Yanılmamış kişi kim, söyle bana
Yanılmış binlerce sayayım sana
Bilgili azdır, bilgisiz çok
Anlayış az, anlayışsız çok
Bilgisiz bilgiliye düşmandır
Bilgisiz bilgiliyle savaşır
Kişiden kişiye çok fark var bilirim
Bu fark bilgiden gelir bunu söylerim
Bu sözümü bilgiliye söyledim
Bilgisizin dilini ben bilemedim
Bilgisize sözüm yok benim
Ey bilge, hizmetindeyim senin
Sakınarak söyledim sana sözümü
Sundum sana işte kendi özrümü
Ne yaldızlı hükümdar anıtları, ne mermer
Ömür süremez benim güçlü şiirim kadar;
Seni pasaklı Zaman pis bir mezara gömer.
Ama satırlarımda güzelliğin ışıldar
Savaşlar tepetaklak devirir heykelleri
Çökertir boğuşanlar yapı demez sur demez,
Ama Mars’ın kılıcı, cengin ateş selleri
Şiirimde yaşayan anını yok edemez.
Ölüme ve her şeyi unutturan düşmana
Karşı koyacaksın sen; yeryüzünü mahşere
Yaklaştıran çağların gözünde bile sana
Bir yer var övgüm seni çıkarttıkça göklere
Dirilip kalkıncaya kadar mahşer gününde
Yaşarsın şiirimde sevenlerin gönlünde
Var olmak mı, olmamak mı, budur işte sorun:
Aklın katlanması mı daha soylu bir davranıştır
Vicdansız kaderin attığı taşlara ve oklara,
Yoksa dertler deryasına karşı silahâ sarılıp
Direnerek yok etmek mi hepsini? Ölmek, uyumak;
Ötesi yok; hem, uyuduk da son verdik diyebilmek
Yürekteki sızıya ve bedene doğadan miras
Kalan binbir sancıya. Bu son
Ne içindeyim zamanın,
Ne de büsbütün dışında;
Yekpare, geniş bir anın
Parçalanmaz akışında.
Bir garip rüya rengiyle
Uyuşmuş gibi her şekil,
Rüzgarda uçan tüy bile
Benim kadar hafif değil.
Başım sükutu öğüten
Uçsuz bucaksız değirmen;
İçim muradına ermiş
Abasız, postsuz bir derviş.
Kökü bende bir sarmaşık
Olmuş dünya sezmekteyim,
Mavi, masmavi bir ışık
Ortasında yüzmekteyim.