1964 doğumlu. Üniversite öğrenimini Danimarka'da kent planlaması dalında tamamladı. Halen Lancaster Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde öğretim üyesi. Araştırma alanları sosyal teori, siyaset felsefesi, sinema, kentleşme ve göçmenlik üzerinde yoğunlaşıyor. Başlıca kitapları Strangers, Ambivalence and Social Theory (Yabancılar, Müphemlik ve Sosyal Teori, Ashgate, 1998), The Culture of Exception (İstisna Kültürü, Routledge, 2005, Carsten B. Laustsen ile birlikte) ve Nihilism'dir (Nihilizm, Routledge, 2009).
“Ancak her şeyi kaybettikten sonra... her şeyi yapabilecek kadar özgür olur insan... Hayatlarımızdan daha iyi bir şey çıkarmak için her şeyi yıkmamız gerek”
“Hem insanların hem de nesnelerin gitgide artan hareketliliğiyle nitelendirilen küreselleşmiş bir dünyada, hareketlilik "toplumsal katmanlaşmanın ve tahakküm hiyerarşisinin başlıca faktörlerinden biri, hatta en önemlisidir”
Sinema konumuz. Çok okunan kitaplar dizisini bu son iletiyle bitirelim , bütün türlere girmemiz gerekmiyor. Bu ileti ise kitaplardan ziyade sinemayla ilgili olacak. Önce kitapları sıralayalım ,
1-
Herkese merhaba arkadaşlar,
Şubat ayı etkinliğimize tüm kitap ve film sever dostlarımızı bekliyoruz.
Bu kısa süre içerisinde bahsi geçen tüm filmleri izlemek ve kitabı okumak pek mümkün olmadığından en az bir bölüm okuyup ilgili filmi izlemeniz yeterli. Görüşmek üzere
Bu ay seçtiğimiz etkilik kitabı:
Slavoj Zizek'in "Bu kitabı okumak ya da okumamak, Matrix'de ki kırmızı ve mavi hap arasındaki tercihin ta kendisi." sözü üzerine okumaya karar verdiğim kitap. Kapitalizmin ve diğer hakim öğelerin; filmleri toplumu şekillendirmek ve belirli bir düşünce yapısını empoze etmek için nasıl kullandığını, kitaptaki örneklemelerle öğreniyorsunuz. Daha önce izlemiş olduğunum filmlere Lacan'cı analizlerle tekrar baktığımda, gözümden kaçan birtakım psikolojik temelli mesajları, kitap sayesinde daha belirgin bir şekilde anladığımı söyleyebilirim. Filmler üzerine incelemelerin gayet başarılı olarak yapıldığı, kaliteli bir sosyolojik eser olduğunu düşünüyorum.
bugüne değin edindiğiniz bütün değerlerinizi gözünüzün önüne getirin tek tek. ve artık değer olarak varsaydığınız ve aslında toplumsal refleksten ötürü böyle bir güdülenmeye giderek bunu yaptığınızı gördükten sonra edinmiş olduğunuz bütün değerlerin anlamını yitirdiğini düşünün. nihilizimin doğuşu da tam olarak buradan başlar.
ancak nihilizm, ne
Kitabı okumaya başlamadan önce yazarın sinemayı sosyolojik olarak genel örnekler vererek değerlendirmiş olduğunu sanıyordum. Fakat yazar kısa ve genel örnekler vermek yerine birkaç film üzerinden derin analiz ve değerlendirmelerde bulunmuş.
Kitabın içeriği Hamam, Sineklerin Tanrısı, Tanrı Kent, Dövüş Kulübü, Brazil, Hayat Güzeldir filmlerinin sosyolojik ve sanatsal değerlendirilmelerinden oluşuyor. Dolayısıyla bu filmleri izlememiş bir okuyucu için anlaşılır veya zevkli olacağını düşünmüyorum kitabın. Sadece bir filmi izlememiştim, diğerlerini de yettiği kadar hatırlıyorum diye tekrar izleme ihtiyacı duymadan okumaya devam ettim. Sabırsız biri olmasam teker teker izleyip izledikten sonra filmin analizini okurdum, öylesi daha zevkli olurdu kanımca.
Kitabın içeriği gereği yazar epey sosyolojik terim kullanmış bu da bazen sıkılmama sebep olmadı değil. Terimlere hakim birisi için okumak daha zevkli olur diye tahmin ediyorum.
Sinema ve sosyoloji öğrencilerine veya -akademik bir kitap olup yavaş ilerlediğini belirtmekle beraber- meraklılarına da tavsiye ederim.