Berlin’de doğdu; halen gazeteci, yazar ve film eleştirmeni olarak çalışmaktadır. 1974’ten beri belgesel film yapımcılığını sürdüren Maerker, radyo oyunları da hazırlamaktadır.
Monroe’nun en büyük korkusu, büyük aşkı, kocası Arthur Miller’ı hayal kırıklığına uğratmaktı.
Bir gün bu oldu, Miller, Monroe’ya kendisinden hayal kırıklığına uğradığını, hatta zaman zaman arkadaşlarının önündeki davranışları yüzünden utandığını söyledi. Evlilikleri, ilişkileri aslında o zaman bitti.
Monroe yeniden yalnızdı, hem de çok yalnız.
Neden bu kadar bakım meraklısısın diyor?
Kirpiğime emek veriyorum uzuyor, saçıma vakit harcıyorum güzelleşiyor, cildimi nemlendiriyorum parlıyor ama insanlar öyle mi? Tüm çabaları boşa çıkarıyorlar.
O yüzden hep kendimi seveceğim.
O sırada New York’ta ünlü Waldorf Astoria otelinde yaşamakta olan Monroe bir gece gördüğü bir rüyayı (veya kâbusu) şiirleştirir. Şiirin (rüyanın/kâbusun) başlangıcında ‘En iyi cerrah’ dediği Strasberg’i görür, hocası onu keser, ameliyata başlar... Şiirin devamından bir bölüm:
Ve orada hiçbir şey yoktu
Strasberg
Derin bir hayal kırıklığı duydu ama
ondan da fazlası
Akademik olarak şaşırmıştı
Büyük bir hata yapmıştı
İçeride çok şey olduğunu düşünmüştü
Ama içeride hiçbir şey yoktu
Yaşayan ve hisseden her insanda olan
onda da olur sanmıştı
Ama kesince içinden çıkan yegâne şey odun talaşı olmuştu
Sanki bez bebeklerdeki gibi, odun talaşı
(....) ve Dr. H şaşırdı
Çünkü ansızın fark etti ki, bu yeni tip
bir hasta
Hasta... Tamamen bir boşluktan ibaret
Strasberg’in tiyatro için hayalleri ve umutları yıkıldı
Dr. H’nin tam bir psikiyatrik iyileşme
için hayalleri ve umutları yıkıldı
Arthur hayal kırıklığına uğradı.