Hal Urban, San Francisco Üniversitesi’nde tarih dalında lisans ve yüksek lisans, eğitim ve psikoloji dalında da doktora yapmıştır. Ayrıca Stanford Üniversitesi’nde yüksek performans psikolojisi üzerine doktora sonrası çalışmalarda bulunmuştur.
Otuz beş yıl liselerde ve San Francisco Üniversitesi’nde öğretmen olarak görev yapmış, yazdığı eserler çeşitli ödüllere layık görülmüştür. İlk kitabı olan Yaşama Dair En Büyük Dersler (Life’s Greatest Lessons) Writer’s Digest tarafından “Yılın İlham Veren Kitabı” seçilmiştir.
1992 yılından bu yana, Dr. Urban olumlu karakter özellikleri ve bunların yaşam kalitesiyle bağlantıları üzerine ulusal ve uluslararası düzeyde konuşmalar yapmaktadır. Ulusal konferansların yanı sıra, eğitimcilerle birlikte çeşitli uygulama çalışmaları düzenlemekte ve her yaştan öğrencilere, velilere, kilise gruplarına, yardım organizasyonlarına ve iş hayatından insanlara da hitap etmektedir. Ayrıca “Karakter Eğitimi” hareketinin tanınmış bir öncüsüdür.
Uyandığımız her gün iyi bir gündür. Aldığımız her nefes daha iyi bir günün umudu ile doludur. Ağzımızdan çıkan her sözcük ise kötü olanı iyiye dönüştürmek için eşsiz bir fırsattır.
Yazar bir öğretmen gözü ile kibarlığın, nazik olmanın, olumlu cümleler kurmanın ne kadar önemli olduğunu gerek öğretmenlik yaptığı dönemlerde öğrencileri ile yaşadığı anları, yapılan anket çalışmalarını, akademik çalışmaları da kullanarak kendi cümleleri ile güzel bir şekilde harmanlamış.
Selam! Bu incelememiz kelimelerin etkileri üzerine.
Aklıma ilk gelen şiir şu oluyor:
"İsyan şiirleri bilirim sonra
Kelimeler ki tank gibi geçer adamın yüreğinden."
Ve de kitaptan bir alıntı:
"Taşlar ve sopalar ancak kemiklerimi kırabilir; oysa sözcükler kalbimi kırar." - Robert Fulghum
Ağzımızdan çıkan her kelimenin yapıcı
Kitabı yeni bitirmeme rağmen etki yapacağını düşünmüyordum fakat çok güçlü bir anlatıma sahipmiş. Bilinçaltıma işlendi. En son "Dil Belası" kitabını okuduğumda bunu yaşamıştım -aradan uzun zaman geçmişti, yeniden güncellenmeye ihtiyacım varmış. Bu kitabı da tam vaktinde okumuşum. İncelemeye gelirsek, yazarımızın biraz dindar olduğunu düşünüyorum. Tatlı dili, dine de bağlıyor. Kitabın birçok sayfasında İncil, Tevrat ve Zebur'dan alınmış kısımlar mevcuttu. Kitabı sevmiş olmamın nedenlerinden en önemlisi de kendimi bulmuş olmamdı. Yazarımız geçmişte öğretmenlik yapmış. Bu benim için önemli bir detay. Her şeyin başı eğitim. Olumlu sözcükler, bizleri biz yapan değil midir? Sadi Şirazi'nin de dediği gibi "Yanlış üslup, doğru sözün celladıdır." Şunu da unutmamak gerekir; ruh halimizi sözcükler anlatır. İşe yaramayan sözcükleri ayıklamalıyız ve güne olumlu sözler duyarak başlamalıyız. Örneğin, sabah uyanınca komik bir video izlemek. Sabah ilk ders öğrencilere mutlu anlarını sormak (böylece öğrenciler diğer kalan derslere neşeli devam edebilirler).
Kitabın birçok kısmından etkilendim. Özet olarak şunlardı :
- Şikayetçi olmadan bir gün geçirmek.
- Kendimize çekidüzen vermek için Benjamin Franklin tarzını uygulamak (bırakmak istenilen davranışları not etmek)
- İnsan ilişkileri (evli çiftlerde tatlı sözcüklerin azalması; birbirlerini artık nasıl olsa elde etmiş oldukları düşüncesi)
- Görgü kuralları (lütfen ve teşekkür etmenin önemi)
- Çocuk eğitimi (küçük yaştan kitap okunulması)
- Öğretmenlik.
Bence bu kitabı 7'den 70'e bütün Türkiye okumalı.