1939 yılında tam üniversite eğitimine başlayacakken Nazilerce "yarı-Yahudi" damgası yediği için 2. Dünya Savaşı boyunca bölük pörçük sürdürmek zorunda kaldığı felsefe, Alman dili ve klasik filoloji eğitimini 1945 yılında girdiği Hamburg Üniversitesi'nde tamamlayabildi. Kiel, Hamburg, Gießen, Bochum ve en son olarak da Münster üniversitelerinde dersler verdi. Mainz'daki Bilimler ve Sanatlar Akademisi ile Paris' teki Uluslararası Felsefe Enstitüsü'nün üyelerindendi.
Yirminci yüzyılın ikinci yarısının en önemli ve en sıradışı Alman filozoflarından biri olarak kabul edilen Blumenberg'in olağanüstü felsefi ve teolojik bilgi birikimini yansıttığı ve has denemecilere özgü ironik üslubuyla kaleme aldığı eserlerinin temel konusu, insanın tarihi nasıl deneyimlediği meselesi, buna bağlı olarak da tarihin retoriği ve metaforlarıdır. Daha ilk metinlerinden Paradigmen zu einer Metaphorologie'de (1960, Bir Metaforoloji İçin Paradigmalar) "mutlak metaforlar" kavramını, düşünce tarihi ve felsefeden örneklerle inceler. Bu metnin kurucu fikrini daha sonraları, bilgi teorilerindeki ışık metaforlarını, deniz yolculuğu metaforlarını (Schiffbruch mit Zuschauer, 1979; Gemi Batıyor Seyrediyorlar, Dost Kitabevi, 2002) ve kitap ve okuma metaforlarını (Lesbarkeit der Welt, Dünyanın Okunaklılığı, 1979) ele aldığı eserlerinde enine boyuna genişletmiştir.
Deniz, insan için her zaman bir rahatlama nedeni olmuştur. Kafa bulanıklığı yaşandığı, içinin daraldığı, sürekli aksileştiği dönemlerde kendini (Öyle bir imkanı varsa) deniz kenarında bulmasının nedeni de tam olarak budur. Deniz, bir varlık olarak etki ederken bir de metafor olarak insan üstünde ciddi etkisi bulunmaktadır. O kadar güçlü bir metafordur ki Psikoloji ana bilim dalının uygulama metotlarının vazgeçilmez unsuru durumundadır. İnsanın kendini bulması, açık fikirli olması noktasında büyük bir destektir deniz metaforu.
Blumenberg’de bu varlık ve metafor etkisi yoğunluğundan hareketle gemi batması metaforunu kullanarak, deniz yolcuğunu yaşamsal bir akış ile ilişkilendiren insan zihnindeki kazaları (yani gemi batmalarını) ele almış, bazen kendi gemi kazalarının farkına bile varamayan insanın, başka gemi kazalarına dikkat edip onları merakla izliyor oluşunu anlatarak insan ilişkilerini özetlemek noktasında çok doğru bir metafor tercihi yapmış. Tabi bizim ülkemizde inşaat işlerini seyretmeyi de bu metafordan sayabilmek mümkün. Zira üç tarafı denizlerle çevrili olsa da inşaat yıkımı seyretmek daha derin haz duyumunu sağlıyor olabilir. Neyse ki yazarımız Baltık Denizi şehirlerinden birinde doğmuş. İlgilisine şimdiden keyifli okumalar.
Kitap Felsefe okumaları yapanların kesinlikle okuması gereken bir eser...
Karadaki insanı deniz imgesi üzerinden (Batan gemi ve insanın buna dair o andaki duruşu) açıklamaya, anlamaya çalışan bir eser... ( Filozofların dilinden...kaleminden)
Keyifli okumalar