"Ama dünya kimin kazanacağını umursamıyor, dönmeye devam ediyor, kaç insanın kurban edildiğinin hiçbir önemi yok. Sen ve ben de ölsek, dönmeye devam edecek. Bazen keşke dönmese diyorum, eğer biz de onunla dönemiyorsak..."
"Bana sataştığını biliyorum. Şunu bilmen gerek, kolay kolay bozulmam. Eğer istersen, benim için avlanabilir, her dövüşte beni ezebilir ve saldırıya uğradığımda beni koruyabilirsin. Bunun için sana minnettar kalırım."
Sadece... bu kadın her şeyin basit ve net olduğu bir ana hapsolmuş gibi görünüyor. İkimizin yaşadığı basit ve net anların uzun sürmesine asla izin verilmedi. Oysa ben netliğe ve basitliğe öylesine çok ihtiyaç duyuyorum ki.
İnsanların serinin kitapları ilerledikçe güzelliği azalıyor demesine hiç anlam veremedim. Hepsi ayrı ayrı o kadar güzel ve keyifli ki. Üç kitabın birbiriyle olan bağlantısı çok güzel. İçim ısındı. Yazarı ve çevirmeni bu konuda çok takdir ettim. O kadar sade bir dile sahip ki okurken hiç yormuyor. Okumam çok uzun zaman aldı ama kitap sıkıcı olduğu için değil yoğun iş tempom yüzünden. Pegasus Yayınları seriyi Yedi Krallık Üçlemesi diyerek sınırlandırmış ve serinin diğer kitaplarını çevirmemiştir. Şuan beş kitap var ve altıncısı ise yolda. Çevirip yayınlamayacaklarsa bari telif haklarını bıraksalar da başka yayınevleri alıp bize sunsa. İngilizceden alıp okumaktan başka çare kalmıyor.
Sonra yanaklarından yaşlar süzülmeye başladı. Gözlerinin içindeki bir şey yıkıma uğramış gibiydi ama bu âdeta canlı bir şeydi; boşluk değil, acıyla boğuşan bir hayattı.